Wikimedia Wikimeet India 2021 - Meta

iddia wiki

iddia wiki - win

Dünya da erkeklerin daha çok cinayete kurban gitmesi ve “kadın beyanı esastır” yasası hakkında yazım

Küresel Cinayet Araştırması 2019 raporu 8 Temmuz 2019’da yayımlandı UNODC’nin 2019 yılı Küresel Cinayet Araştırması ise 8 Ağustos 2019’da yayımlandı. Buradaki verilere bakıldığında dünya genelinde 2017 yılında kaydedilen cinayet kurbanlarının yüzde 81’inin erkekler olduğu görülebiliyor. Raporda erkek cinayetlerinin faillerinin de yüzde 90’ının erkeklerden oluştuğu ifade ediliyor. Yaşları 15 ile 29 arasında olan erkeklerin bu cinayetlerde kurban olma riski, diğer yaş gruplarına göre daha fazla. Bu cinayetler çoğunlukla organize suç örgütleri ve çeteler tarafından işlenmiş.
Kaynak : https://www.unodc.org/unodc/en/data-and-analysis/global-study-on-homicide.html
Dünya da erkeklerin daha çok cinayete kurban olduğu halde ülkemiz ve bir çok ülke de kadın cinayetlerini bitirmek için eğitim yerine “kadın beyanı esastır” kanununu yürürlüğe sokmuşlardır bu kanun şöyledir ;
"Kadının beyanı esastır", cinsel suç ve cinsel şiddet vakalarında delil yetersizliği durumunda kadının beyanının esas olduğunun kabul edilerek kovuşturmanın başlatılması ve ifadenin delil olarak kabul edilmesine dair ilkedir. İlke bazı Yargıtay kararlarınca sabitken durum hala tartışmalıdır ve çelişki yaratan dava örnekleri de bulunmaktadır. İlk olarak cinsel suçların yargılamasında ortaya çıkan ilkenin bütün şiddet olaylarında geçerli olması yönünde savunular vardır
Kaynak : https://tr.wikipedia.org/wiki/Kad%C4%B1n%C4%B1n_beyan%C4%B1_esast%C4%B1r?wprov=sfla1
Bir Alman kadının tecavüze uğradığı bir dava delille desteklenebilmişti. Bardan beraber çıktığı bir erkekle çorba içmeye gidelim demişler. Erkek, 'Evden bir şey almam gerekiyor' diyerek kadını kendi evine götürmüş. Eve girer girmez kapıları kilitlemiş ve kadına tecavüz etmiş.
"Tecavüz sonrası aceleyle iç çamaşırını giymeden pantolonunu giyip çıktığı için pantolonunda meni lekeleri bulundu. Ve kanıtlandığı için erkek ceza aldı
Başka bir olayda, bir kadın işe girdiği ilk gün patronu tarafından taciz edilmiş olabilir Raftan bir şey almaya çalışırken patronu önce belinden tutup indirdiği iddia ediliyor ardından öpmeye çalışmış deniliyor Ofiste ondan başka kimse yok olduğu söyleniyor kadın suç duyurusunda bulundu ve beyanı esas alındı, patrona ceza verildi. Ama burda patronun cidden böyle bir suç işlediğini bilemeyiz belki de kadın o an patronla kavga etti ve patrona böyle bir iftira attı bu yasa kadın ve erkek eşitliğine uymayan bir yasadır!
submitted by SBDDSB to AteistTurk [link] [comments]

Sahte "Andonyan belgeleri veyahut diğer adıyla Naim Bey'in Anıları"

Merhabalar. 1. Elden okumanız için sözde Ermeni iddialarının kaynağı haline gelen sahte ve uydurma belgeler olan Andonyan Belgelerinin wikipedia yazısını buraya kopyalıyorum. 5 dakikanızı ayırıp okuyun. Taner Akçam denilen şuursuzun nasıl yalanlardan beslendiğini görürsünüz.

Andonyan Belgeleri, The Memoirs of Naim Bey: Turkish Official Documents Relating to the Deportation and the Massacres of Armenians (Naim Beyin Anıları: Ermeni Tehciri ve Katliamları ile ilgili Resmi Türk Belgeleri) Osmanlı Ermenisi Aram Andonyan'a ait 1919 ve 1920 senesinde Londra'da Hodder & Stoughton yayınevinde basılmış bir kitap.[1][2] İçinde Andonyan belgeleri diye bilinen ünlü Talat Paşa telgraflarının kopyalarını barındırıyor.
Kitapta, Ermeni tehciri sırasında Ermenilerin imha edilmesini emreden 50 telgraf ve 2 mektup mevcut. Kitap, bu belgelerin Osmanlı Devletini o yıllarda idare eden Jöntürk liderlerine ait olduğunu iddia ediyor. Fotoğrafı çekilmiş kopya olarak İngiliz basımında sadece 4 belge mevcut, aynı zamanda basılan Fransız basımında ise 13 kopya mevcut. Bir de aynı zamanda basılan Ermenice basımı var. Fotoğrafı çekilmiş kopya olan belgeler, Osmanlıca yazılmış ve imzalı şekilde kitapta mevcut. Geri kalan belgeler ise sadece İngilizce, Fransızca ve Ermeniceye tercüme olarak kitapta sunuluyor. Bazı kopya olarak mevcut olmayan belgeler ise deşifre olmamış şekilde veriliyor. Kısacası, 50 telgraf ve 2 mektuptan bir kısmı kopya olarak, bir kısmı sadece tercüme ve deşifre edilmiş olarak bir kısmı ise tercüme ve deşifre edilmemiş olarak kitapta mevcut.
Belgelerin orijinalleri kayıp diye bildiriliyor. Andonyan belgelerinin orijinalleri, Vahakn Dadrian'a göre 1960'larda Andonyan'ın 1951'e kadar müdür olarak çalıştığı Paris'teki Nubar kütüphanesinden Sovyet Ermenistanı'na gönderildikten sonra kaybolmuş.[3]
Andonyan'in bildirdiğine göre, bu belgeleri ona Halep tehcir bürosunda görevli olan Naim bey adında bir Türk memur vermiş. Kitabın içerikleri şöyle: sözü edilen belgeler, Naim bey'in anı olarak yazdığı kısımlar, Andonyan'ın anıları, ek olarak Armin T. Wegner'in ABD başkanı Wilson'a Türkleri şikayet eden mektubu, giriş olarak İngiliz vikont Gladstone'un tüm Osmanlı tarihini suçlayan yazısı ve Osmanlı ile yapılacak Sevr Antlaşması için Osmanlı devletini bitirme talepleri.
Belgeler bilimadamlarının büyük çoğunluğuna göre sahte ya da ispat gücünden yoksun. Belgelerin sahte olduğu tartışmasını 1983 yılında Şinasi Orel ve Süreyya Yuca'nin araştırması The Talaât Pasha "telegrams" : Historical fact or Armenian fiction? (Talaât Paşa "telgrafları" : Tarihi bir esas mı yoksa Ermeni hayal ürünü mü?) başlattı. 1986 yılında ise Dadrian'dan belgelerin esas olduğunu ispatlamayı hedef alan bir araştırma geldi. Bu iki araştırmadan sonra belgeleri derin şekilde araştıran analiz sunulmadı.
Belgelerin sahte olduğunu kabul edenler, Şinasi Orel ve Süreyya Yuca'nın araştırmasının yeterince ikna edici olduğunu belirtiyorlar. Başka yazarlar daha fazla araştırma bekliyorlar. Günümüzde sadece iki isim Andonyan belgelerinin sahte olmadığını savunuyor, bu iki isim Dadrian ve Yves Ternon. Ayrıca Taner Akçam 1999 senesinde İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu isimli kitabında, bir otantik telgrafın var olduğunu ve Andonyan belgeleriyle kelimelerinin özdeş olduğunu yazmıştı. Andonyan belgeleri hakkında yeni araştırma sunacağını bildirmişti. Bugüne kadar ne o özdeş olan telgrafı ne de araştırmasını açıkladı.

Naim Bey hakkında kaynaklar

Naim Bey adında birinin varlığından söz eden tek kaynak, Andonyan'ın kitabıdır. Andonyan'ın bildirdiğine göre, bu belgeleri ona Ermeni Tehcirini koordine eden Halep bürosunda çalışan Naim bey adında bir Türk memuru vermiş. Osmanlı'nın Ermenilere yaptığından dolayı vicdan azabı çekiyormuş. Vicdanını rahatlatmak için, bu belgeleri eski dostu Andonyan'a vermiş. O, gerçekten iyi olan bir Türkmüş. 1937 tarihini taşıyan bir mektubunda Andonyan bu hikâyeyi değişik anlatıyor. Naim Bey kumara bağımlıymış ve paraya ihtiyacı olduğu için, bu belgeleri çok pahali bir fiyata ona satmış.[4][5]
Naim Bey isminde bir görevli, başka bir kaynaktan tanınmıyor. Şinasi Orel ve Süreyya Yuca Osmanlı arşivinde Halep'te bu isimde bir memura rastlamadıklarını yazdılar. Naim beyin varlığı hakkında kesin hüküm vermiyorlar. Naim bey, Andonyan tarafından yaratılan bir hayal kahramanı değilse, düşük dereceli bir memur olmuş olması lazım diyorlar. Düşük dereceli bir memurun, bu tarz gizli belgelere ulaşma imkânının olmadığını açıkladılar.
Alman arşivi de Naim bey hakkında bilgi vermiyor. Tehcir yıllarında Halep'te Alman konsolosu olan Walter Rößler, Naim bey isminde birini hatırlamadığını bildiriyor. Beatrice Rohner ve konsolos Hoffmann'a bu soruyu ileteceğini bildiriyor. İki isimden de Alman arşivinde bir cevap yok.

Orel/Yuca ve Dadrian araştırmaları

1983 senesinde Orel ve Yuca, bu belgeleri ilk defa köklü bir araştırmaya tabii tuttular. Orel ve Yuca bu belgelerin kesinlikle sahte olduğu sonucuna vardılar.[7] En önemli açıklamaları:
Görüşler
submitted by MarcusAurelius3456 to Turkey [link] [comments]

LaVeyan satanizm veya Ateistik satanizm, nedir?

İnanç

LaVeyan satanizm, ateizm ve materyalizm temelli bir inanıştır. Felsefi yönden: bireycilik, egoizm, kısasa kısas ve belirli sınırlar dahilinde hazcılığı savunmaktadır. LaVeyan satanistler birer ateisttir, ve Şeytan'ın varlığına inanmazlar. Şeytan'ın varlığına inanmadıkları gibi, "Tanrı, Ruh, Büyü, Cennet, Cehennem" gibi doğaüstü kavramların hiçbirine inanmazlar. LaVeyan satanistler materyalisttir. Metafizik kavramların hepsini reddederler.
Materyalizm : https://www.reddit.com/AteistTurk/comments/k9b9re/materyalizm_nedi?utm_medium=android_app&utm_source=share
Metafizik : https://www.reddit.com/AteistTurk/comments/k9bcmu/metafizik_nedi?utm_medium=android_app&utm_source=share

Şeytan

LaVeyan satanizm, Şeytan kavramını doğaüstü bir varlık olarak kabul etmez. Şeytan'ı bir sembol olarak kabul eder. Bu sembol, LaVeyan satanizmin felsefesini tanımlamaktadır. LaVeyan satanistlere göre, Şeytan; insanın vahşi doğasını temsil etmektedir. Şeytan, insanın içindeki hayvani duyguları, içgüdüleri ve dürtüleri temsil eder. İnsanlar içlerindeki bu içgüdüleri temel alarak yaşamalıdır. LaVey'e göre: İnsanlar tarafından uydurulan "Tanrı" kavramı bunları yasaklamıştır, ve günah olarak kabul etmiştir. Şeytan simgesi bunun tam zıttını oluşturmaktadır. Satanist bir birey, Şeytan'ın temsil ettiği bu kavramlara göre yaşamalıdır.

Ayin

Ayinler tamamen bireysel terapi amaçlı yapılır, ve grup üyeleri arasındaki bağı güçlendirme amacı da gütmektedir. Ayini düzenleyen Şeytan Kilisesi üyeleri, bu ayinlerin herhangi bir doğaüstü etki edeceğine inanmamaktadır.
Ayinler Şeytan Kilisesi'nde düzenlenmektedir. Bu ayinler, Anton Szandor LaVey'in yazdığı Şeytani İncil'deki kurallara göre uygulanmaktadır.

Felsefe

LaVey felsefesi; yaşamdan keyif alabilmek, yaratıcılık, özgüven, bağımsızlık, kendine saygı, sadece karşılıklı cinsellik, güçsüzlerden çalmamak, yemeğini çalmayan hayvanlara ve çocuklara zarar vermemek, zeka ve entellektualite gibi satanik etikleri (nezaket, güven, intikam ve varoluş) savunmuş olmasına karşın genellikle ön yargı, yanlış anlamalar ve öznel uygulamalar sonucu kaotik olarak kabul edilmiştir.
Temelinde bir şekilde kötülerin yani zekilerin kazanacağını ve en iyi olanın galip geleceğini iddia eden, aykırı fakat sınırları olan bir felsefedir. Şeytan ayetleri kitabında, LaVey; çıkar ve ego'yu en ön planda tutmuştur. Şeytani İncil'de önemli bir ayet "Lüzumsuz kötülük yapmak çıkarlara aykırıdır." maddesiyle vurgulanarak kriter olarak yorumlanmıştır.
LaVey akımın sempati duyduğu ve lusiferizmle özdeştirdiği diğer bir kavram "Her iyiliğin içinde biraz kötülük; her kötülüğün içinde biraz iyilik" kuramına dayanan Ying Yang öğretisidir.
Eğer ilgi görürse tarihi hakkında yazılar paylaşırım veya daha detaylı bir yazı
Kaynak : https://tr.wikipedia.org/wiki/LaVeyan_satanizm?wprov=sfla1
submitted by SBDDSB to AteistTurk [link] [comments]

Sahte peygamber Sabetay Sevi

Sabatay Sevi (İbranice: שַׁבְּתַי צְבִי - Şavtay Tsvi; 1 Ağustos 1626, İzmir - muhtemelen 17 Eylül 1676, Ülgün), Yahudi din adamı ve tarikat lideriydi.
Sabatay Sevi Sabatay Sevi 17. yüzyılda Osmanlı topraklarında, İzmir Agora'da doğdu. 22 yaşında Mesihlik iddiasında bulundu. Dünyayı kötülüklerden arındıracağına, tüm Yahudileri mukaddes İsrail’e götürerek orada yeniden tapınağı inşa edeceğine inanıyordu. Yahudiliği ikiye böldü. Her kıtada binlerce mürit edindi. Mahkemeye çıkarıldı, kerhen Müslüman oldu. İnananların çoğu peşini bıraktı, ufak bir grup onu takip ederek Müslüman oldu. Bunlar dış görünüşte Müslüman veya Hristiyan, gerçekte Kabbala Musevi inancına sahip günümüze kadar gelen bir cemaattir. Halk arasında Sabataycılık adı ile bilinir. İnananları ona Amirah derlerdi.
Yahudiler, günün birinde bir Mesih'in gelerek kendilerini uzun yıllardır süren sosyopolitik tabanlı acılardan kurtaracağını düşünüyorlardı. Zor koşullar altında Yahudiler arasında mistisizme inananların sayısı da giderek artıyordu. Yahudi mistisizminin en önemli kaynaklarından biri 'Kabala' idi. Görünenin arkasında mutlaka bir başka şeyin gizlendiği fikrinden hareket eden Kabalistler, kutsal metinlerde çeşitli sayılar ve matematiksel işlemlerle gizli gerçeği ortaya çıkarmaya çalışıyorlardı.
Başhaham Joseph Eskapha (Rav Escapa) ve Rav de Alba Torah, Talmud konusunda onu eğittiler. Gösterdiği başarı nedeniyle genç yaşında haham unvanı verildi. Ancak genç Sabatay’ın mistik konulara girme arzusu olduğu bir süre sonra anlaşıldı. Sevi, 15 yaşına kadar Tevrat, hadis, fıkıh konularına vakıf olmayı başardıktan sonra Kabala eğitimine başladı. Sevi 18 yaşına geldiğinde kendi yorumlarını başkalarına da okuyup öğreten biri haline geldi. Hatta etrafında bir öğrenci grubu da topladı. Melankolik ruhi yapıya sahip olması bir süre sonra mistik hayatın zorlukları ile birleşince anlaşılmaz eylemlerde bulunmasına yol açtı. Oruç günlerinin dışında da sık sık oruçlar tutuyor, sık sık bedenini yıkıyor ve uzun müddetler boyunca yalnız başına tefekküre dalıyordu. Kendini Yahudi mistisizmine, Kabbala'ya kaptırmıştı. Bilincini yitirdiği, coşkulu dönemler yaşıyordu.
Sabatay Sevi, 1666'da kıyametin kopacağını, bundan hemen önce kurtarıcı Mesih'in geleceğini, bunun da 1648'de olacağını 'biliyordu'. Etrafındakileri yavaş yavaş hazırlayan Sevi 22 yaşına geldiğinde Kabbalacı yorumlara dayanarak, kendisinin Musa'nın geleceğini vadettiği Mesih olduğunu iddia etti. Yaşlı hahamlar bir hayli sinirlenerek duruma tepki gösterdiler. Hatta hocası Başhaham Eskapa, iki hahamı Sevi ile görüşerek iddiasını geri almaya ikna etmeleri için görevlendirdi. Sevi mesihliğini kanıtlayan delillerden söz ediyordu ve İzmir’deki Yahudi cemaat arasında ise çok sayıda taraftar buldu. Tarihçilere göre tam da bu tarihlerde Sevi'nin vücudundan hoş bir koku yayılmaya başladı. Hatta bunun bir hile olabileceğinden kuşkulanılarak Sevi bir doktora muayene bile ettirildi. Mesihliğin alameti sayılan bu durum sonraları müritleri tarafından bayram olarak kutlanmaya başlandı. Sevi 23 yaşına geldiğinde bu kez de Tanrı'nın, Yahudilerce söylenmesi yasaklanan adı 'Yehova'yı telaffuz etti. Gelişmelerden huzursuz olan hahambaşılık, Sabatay Sevi'nin dinlerini bozduğu gerekçesiyle öldürülmesine karar verdiler, ama bu kararı uygulayamadılar. Bunun üzerine hahambaşı Eskapa, Sabatay Sevi'yi Osmanlı sarayına iletmek üzere İstanbul'daki hahamlara şikâyet etti. Başka rivayete göre Hahambaşılık onu İzmir'i terk etmeye zorladı.
Bazı kaynaklar bu bilgiyi doğrulamazken Sabatay Sevi'nin İzmir'de bulunduğu dönemde kendi ağzından mesihlik iddiasında bulunmadığı da iddia ediliyor. Gershom Scholem de kitabında, "Sevi, olsa olsa o da bir defacık sinagogda dualardan önce 'Ben Mesih-i İsrail'im demiştir" diyor. Sabatay Sevi'in her şeye rağmen aforoz gücünde bir dışlanmaya uğramadığını belirten Scholem, Sevi'nin İzmir'den kovulduğu için değil zorunluluktan dolayı seyahat ettiğini söylüyor.
Sevi önce eski bir Kabbala merkezi olan Selanik'e, sonra İstanbul'a gitti. Başkent'te, saygıdeğer ve ünlü bir vaiz olan Abraham ha-Yakini ile karşılaştı. Yakini'nin elinde Sevi'nin mesih olduğunu doğrulayan Kabbalacı bir kehanet belgesi vardı. Kısa süre sonra İstanbul'dan da ayrılan Sevi, önce Kudüs'e ve sonra Mısır'a gitti. Kahire'de Osmanlı valisinin hazinedarı olan güçlü ve varlıklı Raphael Halebi'yi kendi davasına inandırdı.
Ortaya çıkarılmaya çalışılan gizli gerçekler arasında kurtarıcı Mesih'in kim olacağı ve hangi tarihte geleceği de vardı. Bu görüşler içinde en çok rağbet görenlerinden birisi de milenyumda (1000'li yıllarda) bir Mesih'in mutlaka geleceği şeklindeydi. Yine Kabala'da 666 sayısının şeytanın yılı ya da sayısı olduğu şeklinde bir inanış bulunuyordu. (Vahiy 13:18, Heksakosioiheksekontaheksafobi) Bu iki sonuçtan hareketle, 1666 yılının 'hayati önemine' ilişkin yaygın bir inanış oluştu.
30 Haziran 1666 da Sabatay İstanbul’a hareket etmek üzere yola çıkar. O zamana kadar genel olarak Yahudilerin siyasi otoriteye karşı bağlı olmaları ve hiçbir zaman politik hareket etmemeleri Osmanlı idarecilerini bu olaya karşı kayıtsız bırakmıştır. Müritleri onun İstanbul'a, imparatorluğu Padişah IV. Mehmed'ten almak üzere gittiğine inanıyorlardı. İzmirli hahamların şikayetiyle saray da bu durumun ciddiyetinde erken haberdar olur. Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa'nın emriyle, Sabatay'ın içinde bulunduğu gemi Çanakkale Boğazı'nda durduruldu. Sabatay elleri ve ayakları zincire vurularak İstanbul'a getirildi. Hemen ardından da kürek mahkûmlarının tutulduğu Haliç'teki Bagno Zindanı'na kapatıldı. Sevi üç gün sonra yargılanmak üzere Sadrazam'ın başkanlığındaki Divan'a çıkarıldı. Girit Seferi öncesinde ortalığın karışmasını istemeyen Osmanlı yönetimi, bir 2 ay sonra Sabatay'ı Çanakkale Gelibolu'da bulunan bir kaleye hapsetmeye karar verdiler.
Sabatay, Gelibolu'da eski limanın yanı başındaki Abydos kalesine kapatılırken müritleri de peşinden gitti. Zaten onun kellesinin vurulması yerine hapis cezasına çarptırılmasını, 'bir mucize daha gerçekleşti' şeklinde yorumluyorlardı. Sabatay'ın hapsedildiği kale, kısa sürede dünyanın dört bir yanından gelen ipek halılar ve atlas kumaşlar gibi hediyelerle onun sarayı haline geldi. Bir süre sonra Gelibolu'daki kale Sabataycılar arasında 'Migdal Oz' yani 'Kudret Kulesi' olarak anılmaya başlandı. Bu isim biraz da Sabatay'ın buradan müritlerine yazdığı bir mektuptan dolayı verilmişti. Zira bu mektupta Sabatay, içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtulup tam bir aydınlanmaya girdiğini belirterek, "Tanrı bir kudret kulesidir; ona sığınanlar kurtulacaktır" diyordu.
Polonya'dan onu ziyarete gelen Talmud uzmanı Lwów ve Galicia; Sevi'ye Polonya'da Nehemiah ha-Kohen adlı kâhinin onun gelişini müjdelediğini bildirirler. Sevi, Kohen'in kendisini ziyaret etmesini emreder. 3 ay süren yolculuktan sonra buluşma gerçekleşir. Ancak saatler süren konuşmalar sonrası buluşma her iki taraf için hayal kırıklığı ile sonuçlanır. İddiaya göre Sevi fanatikleri Nehemiah ha-Kohen'i gizlice ortadan kaldırırlar.
Sabetay Sevi Amin Maalouf'un Yüzüncü Ad kitabında da geçmektedir. Hatta Yüzüncü Ad kitabında Sevi'nin canını kurtarmak için müslüman olduğu söylenmektedir.
Kaynak/Tam Metin: https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Sabatay_Sevi
submitted by pidecikardes to akagas [link] [comments]

Dünden bugüne Covid-19

Herkese İyi günler!
Sizlere sırasıyla hepimizin başımızdan geçen olayları haber sitelerinden, youtube, twitter veya Ekşi Sözlükten linklerle sıralamaya çalıştım. Böylece salgınla ilgili farkındalığın artacağını ve Covid-19'u umursamayan kişilerin durumun ciddiyetini fark etmelerini sağlayacağını umuyorum. Listeye biraz geriden başladım 3 günlük ara ile yeni postları da yayınlayacağım. Linklerini vermiş olduğum hiç bir görsel veya video bana ait değildir. Eksikler olabilir fakat belirtmeniz durumunda en kısa sürede düzenleyebilirim.
Öncelikle şunu unutmamalıyız bu hastalığın şakası yok! Ve sağlıkçılar olmadan devam edemeyiz. Fakat toplum bu insanlara da robotmuş gözüyle bakıyor. Sağlıkçılar arasında kronik rahatsızlığı olanlar olabilir, eline uygun teçhizat verilmemiş olabilirler, belki nöbetlerinin bilmem kaçıncı saatlerindeki kaçıncı hastaya bakıyorlardır. Bu yüzden mümkün olduğunca sağlıkçılara iyi davranmamız gerek.
Listeye başlamadan önce ufak bir hatırlatma daha yapmak istiyorum:
Türk Tabipleri Birliği 11 Kasım itibariyle başlayıp 5 gün boyunca 21.00’da ışık açıp kapama eylemi gerçekleştirileceğini belirtti.
Covid-19 geçirmiş kişiler isterse immun plazma bağışı yapabilirler.
Pandemi başından beri meslek hastalığı olarak kabul edilmeyen Covid-19'un, meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için siz de imza verebilirsiniz.

10 Ocakla başlayalım:
• Covid-19 ile mücadele için 10 Ocak 2020'de Koronavirüs Bilim Kurulu oluşturuldu.

• Pandemi esnasında umreye gidip gelen kafile denetleme yapılmadan içeri alındı, Kyk yurtlarından öğrenciler gecenin bir yarısı apar topar dışarı atıldı, fakat umrecilerin bir kısmı öğrencilerin eğitim dönemi boyunca kaldıkları odalara, öğrencilerin şartlarının ne kadar kötü olduğunu "Şurada insan yaşar mı?" sözleriyle belirtti. Hatta toplum sağlığını umursamayıp karantinadan kaçmaya çalışanları, isyan çıkarıp, polise tüküreni oldu.
-Olayların ufak bir özeti.

• Sağlık çalışanları için ülke genelinde saat 21.00 civarında üç gece moral alkışı yapıldı, fakat dördüncü gün bir sağlıkçı darp edildi. Yedi gün sonra 112 çalışanlarına şiddet uygulandı, cep telefonu ile kaydedildi.
• Doktor Mustafa Tamur tarafından Sağlıkta Şiddet yasasının gerekliliği üzerine yapılan ufak bir açıklama.
• Sağlık çalışanlarına şiddet uygulanmaya devam edildi:
• 7 Nisan 2020'de öne sürülen "Sağlıkta Şiddet" yasası AKP ve MHP tarafından reddedildi.
• Bir gün önce "Sağlıkta Şiddet" yasa önerisini reddeden AKP ve MHP 8 Nisan 2020'de yani olaydan bir gün sonra sağlıkta şiddet cezalarını arttırmaya yönelik teklifinde bulundu.
• 15 Nisan 2020 günü yeni Sağlıkta Şiddet yasası yürürlüğe girdi.
-Türk Tabipleri Birliği’nin yeni yasa ile ilgili değerlendirmesi.
-Yeni yasa ile ilgili başka bir yorum.

Güney Kore, Almanya gibi ülkeler pandeminin ilk dönemlerinde vatandaşlarına para ve kaynak yardımında bulundu. Halkına Covid-19 testi uyguladı.
-Bizim ülkemizde millet vekili çocuğu WhatsApp üzerinden test kiti siparişi aldı. Önce yalanladılar, sonra kabul ettiler. Pandemi öncesi 2002'den beri 8 defa vergi affı yapan sosyal devlet, halktan telefon ve televizyon yolu ile 10 tl para istedi, bu esnada Ahlat Köşkü, 14 yeni araç kiralama, İstanbul kanalı için ihale, yurttaşlarla hiç bir alakası olmayan Afrika Kalkınma Bankasına yardım gibi harcamalar durdurulabilir, salgınla mücadeleye ek kaynak sağlanabilirdi fakat geri adım atılmadı, sarayı bitirmek tercih edildi. Sadece bununla da kalınmadı ülkenin sağlık çalışanları için yeterli koruyucu ekipman bulunmadığı, test kiti olmadığı söylendiği dönemde, İspanya, İtalya, Somali, Güney Afrikaya İsrail'e Covid-19 yardımında bulunuldu, İngiltereye tıbbi ekipman satmaya çalıştı, ama İngiltere ekipmanları yetersiz bulduğu için kabul etmedi. Kaynak kıtsa neden böyle bir şey yapıldı? Yok, eğer kaynak fazlaysa yurttaştan toplanan vergilerle neden sağlıkçılar ortada bırakıldı, yurttaşa yardım edilmedi?
Sağlıkçıların yeterli ekipman bulamadığına dair haberler:

Yabancı ülkelerde sokağa çıkma yasağı düzgün uygulandı.
-Bizde ise iki günü kapsayan sokağa çıkma yasağı son anda duyuruldu bu da izdihama, hastalığın daha da yayılmasına sebep verdi. Video veya fotoğraflar sekmesine tek tek bakarsanız daha net bir tablo var. Belediyelere önceden haber verilmedi, sorumlu kişi istifa etmedi.

• BBC Türkiye Türkiye'de koronavirüs: Cerrahpaşa'da bir gün videosunu paylaştı.

• Devlet tarafından dağıtılacağı iddia edilen maske sevkıyatı 3 hafta sürdü, bu esnada da sevkıyat bir çok kişi için yarım yamalak geçti. Halka maske yetmiyorken, başka ülkelere Covid-19 yardımına devam etmenin yanı sıra, ambulans uçakla İsveç'den Çin'den hastalar getirildi, İsveç olayının kurmaca olduğu ortaya çıkarıldı.

Ayasofyanın Camiye Çevrilmesi

Uyarılara rağmen Ayasofyanın açılışı önlemler kulak ardı edilerek, cuma namazı ile gerçekleştirildi. Hastalık bir çok insana bulaştı.
-Vekilin maskesiz videosu

Bayram için umursamaz davranıldı. Halktan kendi önlemini kendi alması istendi. İnsanlar şehirler arası dolaşarak hastalığın yayılmasına sebep oldu.

• Salgının başında halktan para istenirken, salgının en güçsüz olması gereken Yaz sezonunda turizm işletmelerinin cebini doldurmak için tatil kredisi dağıtıldı, halkı tatile gitmeye teşvik etmek adına televizyonlarda zorunlu reklamlar yayınlatıldı.

İşten çıkarmalar yasaklandı, işverenlere ücretsiz izin verme hakkı tanındı. Çalışanlar mağdur edildi. Kovulmadıkları için işsizlik maaşı da alamıyorlar.

• Bir çok ülkenin uçuşlarını kapadığı Rusya gibi salgının pik yaptığı yerlerden gelecek turistlere ülke kapıları ağızına kadar açıldı, Covid-19 test zorunluluğu olmadan, karantinasız, yalnızca ateş ölçülerek turistler ülkeye sokuldu.

• Salgın boyunca düğün, otogarda asker uğurlama ve cenaze törenlerine yönelik önlemlerin denetimi düzgün yapılmadı. Otogarlara ve cenazelere polis, bekçi yerleştirilebilir, düğün salonları kapatılabilirdi.

31 Ağustos Giresun Mitingi

30 Ağustos'un kutlanması salgın döneminde tehlikelidir diyenler, olayın ertesi günü 31 Ağustosta yapılan mitinge bir kısıtlama getirmemiş. Sağlık bakanının olayla ilgili açıklaması. Bu arada yanlış anlaşıma olmasın, pandemi süresince hiç bir bayram ve türevinin açıkta veya meydanlarda kutlanmasını desteklemiyorum, burada değinmek istediğim şey çelişkili davranıştır.
-Miting linkleri kalkarsa diye alternatif linkler:

• Türk Tabipler Birliği siyah kurdele ve yönetemiyorsunuz, ölüyoruz dövizleri ile yürüyüş yaparak farkındalık oluşturmaya çalıştılar, ama yürüyüşe izin verilmedi.

• Devlet Bahçeli, vaka sayılarında şeffaflık sağlayan, sağlıkçıların süreç içerisinde yaşadıkları problemleri dile getiren Türk Tabipler Birliği'nin kapatılması için çağırıda bulundu.
-Direkt twitter linkleri:
• Ekrem İmamoğlu, sağlık çalışanlarına motivasyon için spor tesislerinden ücretsiz faydalanma imkanı sundu.

• 17 Eylül 2020 Perşembe günü ülke geneli hastanelerde, önlenebilir sebeplerden dolayı vefat eden sağlık çalışanlarını anmak için saygı duruşu yapıldı.
-Diğer paylaşımlar:

Canan Kaftancıoğlu, sağlık bakanı Fahrettin Kocanın iddalarını yalanladı. Fahrettin Koca'nın iddalarının doğruluğu başka twitter hesapları tarafından da sorgulandı.

• 31 Ağustosta Giresunda miting yapan Recep Tayyip Erdoğan "Halkımız dikkat etmedi, tekrar işi sıkmak durumundayız." dedi.
-Canan Kaftancıoğlu'nun eleştrisi

Binali Yıldırım Covid-19'a yakalandı.

Türk Tabipleri Birliği Sağlık Bakanı ile görüşmesi sonrası basın açıklaması yaptı.

• Annesine aşı yaptırmayınca hemşireyi darp edip, bir hasta yakınını bıçaklayan kişi serbest bırakıldı.
• Kalp krizi geçiren sağlıkçının arkasından "Bize başka doktor bakamaz mı?" dediler. Olayla ilgili Tgrt haber yayını.

• 19 Eylül günü İzmir'de Türk Tabipleri Birliği "YönetemiyorsunuzTükeniyoruz" dedi.

• Türk Tabipleri Birliği canlı yayında 6 Ay'ın değerlendirmesini yaptı. Raporun pdf'si.

• Covid-19 ile boğuşan Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki sağlık çalışanları, silahlı çatışmada yaralanan hastanın yakınları tarafından linç edilmeye çalışıldı.

EBA

• 6 Aylık bir hazırlık süreci, ve Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un "Dünyanın en iyi dijital eğitim altyapısını kuruyoruz.", "Uzaktan eğitimde dünyadaki 3-5 ülkeden bir tanesi Türkiye." demesine rağmen uzaktan eğitim sistemi EBA ilk günden çöktü. Milli Eğitim Bakanı sistemin çöküşünü “Bu olumlu bir haber” diyerek yorumladı. Nevşin Mengü'nün olayla ilgili tweeti. Olayların ardından Ziya Selçuk "Siber saldırı zannettik, meğer bizim öğrencilermiş" açıklamasında bulundu.

• İki Bilim Kurulu üyesi Covid-19’a yakalandı.

10351 yeni sağlıkçı göreve başladı.

• İzmir'de bir sağlıkçıyı boğazından kesici aletle yaralayan saldırgana 20 yıl indirimsiz hapis cezası uygulandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, Türk Tabipleri Birliği ziyaretinde bulundu. Basın toplantısından ufak bir kesit.

• AKP yönetimindeki Beykoz Belediyesi'nin covid-19 mücadelesi için açtığı ihaleyi 21 gün önceden açılmış bir şirket aldı.

Ruykat Aziz, Yaşam Boyu Onur Ödülü’nü tüm sağlık çalışanlarına ithaf etti.

• Sağlık Bakanlığı, salgında canı pahasına çalışan sağlıkçılara %16-50 arasında bir zam yapılırken, hastane din görevlilerine %100 zam yapılacağını açıkladı.

Trabzon'da görev yapan doktor, bir hasta yakını tarafından "Çocuklarını yetim bırakmak istemem..." sözleriyle telefonundan ölümle tehdit edildi.

• Bingöl’de 112 ekibi, hasta yakınları tarafından saldırıya uğradı.

• Ek ödemelerine kesinti uygulandığı için hak talebinde bulunan sağlık çalışanları olaydan 3 ay sonra ifade vermeye çağırıldılar.

• Maske uyarısında bulunan bir çocuk darp edildi.

_______________________________
Sağlık bakanlığı verilerine inanmak isterdim ama bu tür başlıklar çok fazla:
* Donanımhaber'deki covid ölümlerine dair iddia.
* 14 eylül 2020 sağlık bakanlığı covid rezaleti.
* Türk Tabipleri Birliği Konsey Başkanı Sinan Adıyaman, Sağlık Bakanlığı verilerin doğru olmadığına dair iddiası.
* Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Sağlık Bakanlığının verilerinin doğru olmadığını belirtti.
* Fahrettin Koca, belirti göstermeyen ama testi pozitif çıkan vakaların günlük açıklanan tabloda yer almadığını söyledi.
*2 ekim 2020 sağlık bakanlığı rezaleti.

Hatırlatmalar:
• Pandemi öncesinde hatırı sayılır vergi affı ile borçları silinen Bir çok şirket, geçekleştirilen "Biz Bize Yeteriz" bağış kampanyasına yardım yapılmadı.
• Her yıl ek bütçe isteyen, ve pandemi süresince somut bir destek sağlamayan, hatta Ayasofya'nın açılmasıyla salgını olumsuz yönde etkileyen diyanet işleri salgın süresince fonlanmaya devam edildi. Halbuki hizmetleri hayati önem arz etmeyen diyanet işlerin ödemeleri kısılabilir, ve şuanda ek bütçeye ihtiyaç duyan temel hizmet bölümü Sağlık Bakanlığına aktarılabilirdi. Böylece sağlık çalışanlarının ekipman eksiklikleri tamamlanmış olur, atanamayan sağlıkçılar atanarak hastahanelerdeki iş yoğunluğu insani seviyeye indirilebilirdi. Ama bu insanların çabalarına değer bir maaş artış dahil gözlenmedi.


Salgın öncesi veya esnasında istifa eden sağlık çalışanları için demediğini bırakmayanlar acaba asıl sorumluları da eleştirecek mi? Yoksa yine nefretinizi ölmek istemeyen, yalnızca yaşatmak isteyen sağlıkçılardan mı çıkartacaklar?

Covid geçirmiş kişiler isterse immun plazma bağışı yapbilirler.
Pandemi başından beri meslek hastalığı olarak kabul edilmeyen Covid-19'un, meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için siz de imza verebilirsiniz.
Salgın boyunca hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının güncel listesinin tutulduğu web sitesi siyahkurdele.com.
Listede referans aldığım Yılmaz Özdil'in yazısı.
_______________________

Bu Postun devamı için tıklayınız.

Kronolojik sıraya göre postlar:
  1. "Dünden bugüne Covid-19"
  2. [Devam|Part II] Dünden bugüne Covid-19

submitted by ihatescho0l to Turkey [link] [comments]

Kabala Büyüsü

Kabala büyüsü yahudi mistik inancına göre Hz musanın sina dağında ALLAH tarafından kendisine verilen gizli işaretleri tevrata göre yorumlama yetisinden gelmektedir. Bu gizemli iletiler tevratta bulunan her bir cümle karşılığı gelen sayıların toplanması ve ortaya çıkan sayınında bir şifreyi açığa çıkarması ile olmaktadır. Bu gizemler çözüldükçe insanoğlu ALLAH a yakınlaşmaktadır. İşte bu ilim sayesinde insanlar tavrattaki sırları çözmekte ve bu sırların sonunda ALLAH a daha da yakınlaşarak diğer insanların yapamayacağı şeyleri yapma kudretini elde etmektedir. Kabala büyüsü bir bakıma insanı nirvanaya (sonsuz güce) ulaştırmak amacında olan bir ilimdir. Herkes tarafından yapılamaz ve bu ilmi bilmek için ibraniceye son derece hakim olmak gerekmektedir. islam dininde kuran-ı kerimde nasıl şifre çözmek için ebced ilmi kullanılıyorsa yahudi dininde de tevratın şifrelerini çözmek için gematria verilen bir ilim kullanılır. gematria da ibranice her harfin sayısal bir değeri vardır bu sayısal değerler bizlere bir takım şifreleri çözmede yardımcı olurlar.
1)Alef2)Betב3)Gimelג4)Daletד5)He6)Vav7)Zayinז8)Hetח9)Tetט10)Yodי20) veya 500&action=edit&redlink=1)Kafכ, ך30)Lamedל40) veya 600&action=edit&redlink=1)Memמ, ם50) veya 700&action=edit&redlink=1)Nun)נ, ן60)Samekס70)Ayinע80) veya 800&action=edit&redlink=1)Pe)פ, ף90) veya 900&action=edit&redlink=1)Tsadeצ, ץ100)Kufק200&action=edit&redlink=1)Reşר300&action=edit&redlink=1)Şinש400&action=edit&redlink=1)Tavת
İbranice harflerin sayısal değerleridir. Bu değerler sayesinde tevratta yazılı olan şeylerin hepsi bir rakam esasına göre incelenir ve kainatın şifrelerini çözmek ve insan olarak kendini bir üst seviyeye taşımak adına çalışmalar yapılır. Kabala ilmine tam olarak vakıf olan bir kişi evrenin tüm şifrelerini çözmüş ve mutlak güce ulaşmış demektir. Bu mutlak güç normal insanların akıl ve hayal edemeyeceği bir güçtür. İslam dininde duru görü ya da gönül gözü açılması dediğimiz olay yahudilerde kabala olarak adlandırılır.
Bir çok medyum sitesinde kabala büyüsü ile alakalı saçma sapan açıklamalar yapılmakta olup bunların hiçbiri gerçeği yansıtmamaktadır. Kabala büyüsü ne aşk büyüsüdür ne de ayırma büyüsüdür. Kabala büyüsü ne ak büyüdür ne kara büyüdür. Kabala bir ilimdir ve bu ilmi öğrenen kişi dünya üzerinde istediği kişiye istediği şeyi yapabilir. Kısacası kabala genel bir disiplin olmakla birlikte tam olarak öğrenildiği takdirde istediğiniz amaca yönelik hizmet etmektedir. Birini kendinize aşık etmekten tutunda, zengin olmaya, birini öldürmeye, birini kendinize bağlamaya her türlü işiniz için bu büyüyü kullanabilirsiniz. Aslında kabala büyüsü de sırf bu isimle tanıyorsunuz diye kullandığım bir cümledir. Kabala büyü bile değildir kabala genel bir disiplinin adıdır. Yaşam felsefesidir ve sonsuz gücü elde etmek için yapılan çalışmanın adıdır.
Türkiye’de kabala büyüsü yaptığını iddia eden hayatları safsata olan medyum müsvetteleri mevcuttur. Bunların söylediklerine itimat etmemenizi öneririm, çünkü bunlar hala kabalaya büyü demekte ve ibranice tek harf bile bilmemektedirler. İnsanlara kabalayı büyü olarak tanıtıp işlem yapıcam yalanıyla onlardan binlerce lira para almakta ve insanların dini duygularını istismar etmektedirler. Kabala büyük bir disiplindir ve ilim sahibi olmayan kişiler tarafından öğrenilmesi imkansızdır. Bu ilime vakıf olan kişi gelecekten haber verip gayb hakkında konuşabilir. Öyle bir ilimdir kabala…
Umarım sizlere anlatmış olduğum şeylerden biraz ders çıkarır ve sahtekarların tuzağına düşmezsiniz.
submitted by Nahuel1905 to u/Nahuel1905 [link] [comments]

Bu bayrak Göktürk bayrağı değildir. Bu, uydurma bir bayraktır. Kanıtlarıyla açıklıyorum:

Bu bayrak Göktürk bayrağı değildir. Bu, uydurma bir bayraktır. Kanıtlarıyla açıklıyorum:

https://preview.redd.it/7utmk1gzlam51.png?width=800&format=png&auto=webp&s=fbffc1e54a9ce5257ba423c81f86566fa69c4169
Merhaba, öncelikle bu biraz uzun bir post olacak.
İnternette bu bayrağı/logoyu her yerde görüyorsunuz değil mi? Genelde insanlar profil fotoğraflarında veya duvar kağıtlarında kullanıyorlar. Ama kimse bunun uydurma/hayali olduğunu bilmiyor.
  1. Bu bayrak 1969 yılında Akib Özbek tarafından tasarlandı. Hatta sadece bu değil, 16 Türk Devletlerinin bayraklarının hepsini bu kişi tasarladı. Orada gördüğünüz Selçuklu ve Osmanlı bayrakları hariç hepsi uydurmadır. Wikipedia'da 16 Great Turkic Empires makalesine gidin. Orada "The list" bölümünde "Flag" yazıyor. Onun altında da (Fictional) yazıyor. Yanında [3] simgesine basarsanız kanıtını gösteriyor. Orada şöyle yazıyor:
The flags were designed by Akib Özbek in 1969. They are mostly imaginary, with the exception of the 1844 Ottoman flag, and arguably the wolf's head and the bow-and-arrow used as emblems for the Göktürk and the Seljuk states, respectively.
Bu websitesi bayraklar hakkında en iyi websitelerinden biri. İçinde her türlü bilgi var. Linke tıklayın, göreceksiniz ki bayrakların altında ''alleged flag'' yazıyor yani ''iddia edilen bayrak''. Site diyor ki:
To the best of our knowledge, the historical existence of most of these flags is not proven and we are not aware of their origin and designer.
2) Bunları fark eden Nihal Atsız hem bayraklara hem de Cumhurbaşkanlığı Forsundaki 16 Türk Devleti konseptine bu makalesinde itiraz etmiş. Bakın neler diyor:
Son haftalarda TRT tarafından yayınlanan bir takvim aynı 16 devlet masalını tekrarlamak, üstelik 16 devlete 16 uydurma bayrak yakıştırmak bakımından dikkati çekmiştir.

Fakat bayraklar hakkından konuşmak yerinde olacaktır .16 muhayyel Türk devletinin 16 bayrağı da tamamen hayalî, uydurma ve yakıştırmadır. Bir kere , eski Türkler`de bayrak yok, tuğ vardır. Bayrak, tuğun gelişmesiyle daha sonraki yüzyıllarda doğmuştur. Yine bilindiği gibi eski Türklerde bir tek millî bayrak değil, türlü türlü bayraklar vardır.

Uydurma bayraklar arasındaki Hun bayrağında ejder mi, semender mi, kertenkele veya dinozor mu olduğu belli olmayan acayip yaratık şeklinin yer alması Türk tarihi hakkında hiçbir bilgiye malik olmamak demektir. Ejder, Çinlilerin sembolüdür. Türklerde ise kurt, doğan ve koyun kullanılmıştır. Yine bu takvimde Batı Hunlarının (Orta Asya Hunları`nın son çağı demek istiyorlar) sapsarı, Harzemşahların kapkara bayraklarının hangi muhayyileden doğup uydurulduğu da cidden meraka değer.
Bu arada bahsettiği takvim tarzı şey bu. 1984 yılında bunun yayınlanmasıyla popüler hale gelmiş.
3) Ekrem Buğra Ekinci'nin bu makalesine göz atın. Uydurma bayraklara ve 16 devlet konseptine değinilmiş. Bakın neler diyor:
İbrahim Kafesoğlu da itirazı dile getirerek; tesbit edilen bayrakların da uydurma olduğunu söyledi. Coşkun Üçok, 1981’de Türk Tarih Kurumu’nda verdiği bir konferansta mevzuyu dile getirdi. Bunun üzerine hem TTK’ndan, hem de de Genelkurmay Harb Tarihi Başkanlığı’ndan mütalaa istendi. Bir cevap gelmeyince, cumhurbaşkanlığı masasının arkasındaki bayraklar sessizce kaldırıldı.
16 Türk devletini sembolize eden bayraklardan renk ve desen olarak, sadece Göktürk (kurt başı), Selçuklu (yay ve ok) ve Osmanlı’nınki hakkında tarihî bilgi vardır. Harezmşahların da bayrağının kırmızı olduğu bilinir. Bunun dışındakilerin hepsi hayalîdir. Mesela Büyük Hun sembolü olarak verilen ejder, Çinlilere aittir.
(Göktürk bayrağında kurt başı olduğunu söylüyor fakat öyle olsa bile standart ölçüleri ve tam tasarımı bilemediğimiz için bayrak hala hayalidir)
4) Yukarıda linikini verdiğim takvimdeki devletlerin bazılarının adını İngilizce yazıp bayraklarını arattığınızda farklı şeyleri görüyorsunuz. Mesela o takvim Babürlülerin bayrağının böyle olduğunu söylüyor ama İngilizcesi olan Mughal Empire Flag şekinde aratırsanız karşınıza bu çıkıyor. Aynı devlet ama iki bayrak da birbirinden alakasız.
5) Meraklısı için konuyla ilgili bir makale daha: https://dergipark.org.ttdownload/article-file/623877
6) Bazı yerlerde Atatürk'ün şu an kullandığımız bayrak yerine en yukarıdaki Göktürk bayrağını kullanmak istediğini okumuştum. Bunu uyduran cahil her kimse neyin kafasını yaşıyor merak ediyorum. Yukarıda da belirttiğim gibi bizim Göktürk bayrağı zannetiğimiz şey 1969 yılında tasarlandı. Atatürk 1938'de vefat etti. O hayattayken böyle bir bayrak yoktu bile.
TED konuşmama geldiğiniz için teşekkürler.
TLDR: Resimdeki bayrak Göktürk bayrağı değil.
submitted by NorthsideNortham to Turkey [link] [comments]

Dünden bugüne Covid-19

Dünden bugüne Covid-19
Daha fazla dayanamıyorum, her gün aklıma geliyor, insanlara anlatmak istiyorum, ama "Uff çok uzatıyosun.", "Eee olcak o kadar." dan öte bir tepki almıyorum. Olaylar umarım ilerlemez ama ben ilerledikçe eklemeye devam edeceğim.
Öncelikle şunu unutmamalıyız bu hastalığın şakası yok ve sağlıkçılar olmazsa devam edemeyiz. Fakat toplum bu insanlara da robotmuş gözüyle bakıyor. Sağlıkçılar arasında kronik rahatsızlığı olanlar olabilir, eline uygun teçhizat verilmemiş olabilirler, belki nöbetlerinin bilmem kaçıncı saatlerindeki kaçıncı hastaya bakıyorlardır. Bu yüzden mümkün olduğunca sağlıkçılara iyi davranmamız gerek.
Listeye başlamadan önce ufak bir hatırlatma daha yapmak istiyorum:
Pandemi sürecince hayatını kaybeden sağlık çalışanlarını anmak için anıt sayaç siyahkurdele.com kuruldu.
Covid-19 geçirmiş kişiler isterse immun plazma bağışı yapabilirler.
Pandemi başından beri meslek hastalığı olarak kabul edilmeyen Covid-19'un, meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için siz de imza verebilirsiniz.

Sizlere sırasıyla hepimizin başımızdan geçen olayları haber sitelerinden, youtube, twitter veya ekşiden linklerle sıralamaya çalıştım. Linklerini vermiş olduğum hiç bir görsel veya video bana ait değildir. Eksikler olabilir fakat belirtirseniz düzenleyebilirim. 10 Ocakla başlayalım:

• Covid-19 ile mücadele için 10 Ocak 2020'de Koronavirüs Bilim Kurulu oluşturuldu.

• 10 Mart günü Fahrettin Koca İlk vakayı açıklandı.

• 18 Mart günü ilk vaka ile ilgilenen Dahiliye Profesörü Cemil Taşcıoğlu, Covid-19'a yakalandı. 1 Nisanda vefat etti.

• Pandemi esnasında umreye gidip gelen kafile denetleme yapılmadan içeri alındı, Kyk yurtlarından öğrenciler gecenin bir yarısı apar topar dışarı atıldı, fakat umrecilerin bir kısmı öğrencilerin eğitim dönemi boyunca kaldıkları odalara, öğrencilerin şartlarının ne kadar kötü olduğunu "Şurada insan yaşar mı?" sözleriyle belirtti. Hatta toplum sağlığını umursamayıp karantinadan kaçmaya çalışanları, isyan çıkarıp, polise tüküreni oldu.
-Olayların ufak bir özeti.

• Sağlık çalışanları için ülke genelinde saat 21.00 civarında üç gece moral alkışı yapıldı, fakat dördüncü gün bir sağlıkçı darp edildi. Yedi gün sonra 112 çalışanlarına şiddet uygulandı, cep telefonu ile kaydedildi.
• Doktor Mustafa Tamur tarafından Sağlıkta Şiddet yasasının gerekliliği üzerine yapılan ufak bir açıklama.
• Sağlık çalışanlarına şiddet uygulanmaya devam edildi:
• 7 Nisan 2020'de öne sürülen "Sağlıkta Şiddet" yasası AKP ve MHP tarafından reddedildi.
• Bir gün önce "Sağlıkta Şiddet" yasa önerisini reddeden AKP ve MHP 8 Nisan 2020'de yani olaydan bir gün sonra sağlıkta şiddet cezalarını arttırmaya yönelik teklifinde bulundu.
• 15 Nisan 2020 günü yeni Sağlıkta Şiddet yasası yürürlüğe girdi.
-Türk Tabipleri Birliği’nin yeni yasa ile ilgili değerlendirmesi.
-Yeni yasa ile ilgili başka bir yorum.

Güney Kore, Almanya gibi ülkeler pandeminin ilk dönemlerinde vatandaşlarına para ve kaynak yardımında bulundu. Halkına Covid-19 testi uyguladı.
-Bizim ülkemizde millet vekili çocuğu WhatsApp üzerinden test kiti siparişi aldı. Önce yalanladılar, sonra kabul ettiler. Pandemi öncesi 2002'den beri 8 defa vergi affı yapan sosyal devlet, halktan telefon ve televizyon yolu ile 10 tl para istedi, bu esnada Ahlat Köşkü, 14 yeni araç kiralama, İstanbul kanalı için ihale, yurttaşlarla hiç bir alakası olmayan Afrika Kalkınma Bankasına yardım gibi harcamalar durdurulabilir, salgınla mücadeleye ek kaynak sağlanabilirdi fakat geri adım atılmadı, sarayı bitirmek tercih edildi. Sadece bununla da kalınmadı ülkenin sağlık çalışanları için yeterli koruyucu ekipman bulunmadığı, test kiti olmadığı söylendiği dönemde, İspanya, İtalya, Somali, Güney Afrikaya İsrail'e Covid-19 yardımında bulunuldu, İngiltereye tıbbi ekipman satmaya çalıştı, ama İngiltere ekipmanları yetersiz bulduğu için kabul etmedi. Kaynak kıtsa neden böyle bir şey yapıldı? Yok, eğer kaynak fazlaysa yurttaştan toplanan vergilerle neden sağlıkçılar ortada bırakıldı, yurttaşa yardım edilmedi?
Sağlıkçıların yeterli ekipman bulamadığına dair haberler:

Yabancı ülkelerde sokağa çıkma yasağı düzgün uygulandı.
-Bizde ise iki günü kapsayan sokağa çıkma yasağı son anda duyuruldu bu da izdihama, hastalığın daha da yayılmasına sebep verdi. Video veya fotoğraflar sekmesine tek tek bakarsanız daha net bir tablo var. Belediyelere önceden haber verilmedi, sorumlu kişi istifa etmedi.

• BBC Türkiye Türkiye'de koronavirüs: Cerrahpaşa'da bir gün videosunu paylaştı.

• Devlet tarafından dağıtılacağı iddia edilen maske sevkıyatı 3 hafta sürdü, bu esnada da sevkıyat bir çok kişi için yarım yamalak geçti. Halka maske yetmiyorken, başka ülkelere Covid-19 yardımına devam etmenin yanı sıra, ambulans uçakla İsveç'den Çin'den hastalar getirildi, İsveç olayının kurmaca olduğu ortaya çıkarıldı.

Ayasofyanın Camiye Çevrilmesi

Uyarılara rağmen Ayasofyanın açılışı önlemler kulak ardı edilerek, cuma namazı ile gerçekleştirildi. Hastalık bir çok insana bulaştı.
-Vekilin maskesiz videosu

Bayram için umursamaz davranıldı. Halktan kendi önlemini kendi alması istendi. İnsanlar şehirler arası dolaşarak hastalığın yayılmasına sebep oldu.

• Salgının başında halktan para istenirken, salgının en güçsüz olması gereken Yaz sezonunda turizm işletmelerinin cebini doldurmak için tatil kredisi dağıtıldı, halkı tatile gitmeye teşvik etmek adına televizyonlarda zorunlu reklamlar yayınlatıldı.

İşten çıkarmalar yasaklandı, işverenlere ücretsiz izin verme hakkı tanındı. Çalışanlar mağdur edildi. Kovulmadıkları için işsizlik maaşı da alamıyorlar.

• Bir çok ülkenin uçuşlarını kapadığı Rusya gibi salgının pik yaptığı yerlerden gelecek turistlere ülke kapıları ağızına kadar açıldı, Covid-19 test zorunluluğu olmadan, karantinasız, yalnızca ateş ölçülerek turistler ülkeye sokuldu.

• Salgın boyunca düğün, otogarda asker uğurlama ve cenaze törenlerine yönelik önlemlerin denetimi düzgün yapılmadı. Otogarlara ve cenazelere polis, bekçi yerleştirilebilir, düğün salonları kapatılabilirdi.

31 Ağustos Giresun Mitingi

30 Ağustos'un kutlanması salgın döneminde tehlikelidir diyenler, olayın ertesi günü 31 Ağustosta yapılan mitinge bir kısıtlama getirmemiş. Sağlık bakanının olayla ilgili açıklaması. Bu arada yanlış anlaşıma olmasın, pandemi süresince hiç bir bayram ve türevinin açıkta veya meydanlarda kutlanmasını desteklemiyorum, burada değinmek istediğim şey çelişkili davranıştır.
-Miting linkleri kalkarsa diye alternatif linkler:

• Türk Tabipler Birliği siyah kurdele ve yönetemiyorsunuz, ölüyoruz dövizleri ile yürüyüş yaparak farkındalık oluşturmaya çalıştılar, ama yürüyüşe izin verilmedi.

• Devlet Bahçeli, vaka sayılarında şeffaflık sağlayan, sağlıkçıların süreç içerisinde yaşadıkları problemleri dile getiren Türk Tabipler Birliği'nin kapatılması için çağırıda bulundu.
-Direkt twitter linkleri:
• Ekrem İmamoğlu, sağlık çalışanlarına motivasyon için spor tesislerinden ücretsiz faydalanma imkanı sundu.

• 17 Eylül 2020 Perşembe günü ülke geneli hastanelerde, önlenebilir sebeplerden dolayı vefat eden sağlık çalışanlarını anmak için saygı duruşu yapıldı.
-Diğer paylaşımlar:

Canan Kaftancıoğlu, sağlık bakanı Fahrettin Kocanın iddalarını yalanladı. Fahrettin Koca'nın iddalarının doğruluğu başka twitter hesapları tarafından da sorgulandı.

• 31 Ağustosta Giresunda miting yapan Recep Tayyip Erdoğan "Halkımız dikkat etmedi, tekrar işi sıkmak durumundayız." dedi.
-Canan Kaftancıoğlu'nun eleştrisi

Binali Yıldırım Covid-19'a yakalandı.

Türk Tabipleri Birliği Sağlık Bakanı ile görüşmesi sonrası basın açıklaması.

• Annesine aşı yaptırmayınca hemşireyi darp edip, bir hasta yakınını bıçaklayan kişi serbest bırakıldı.
• Kalp krizi geçiren sağlıkçının arkasından "Bize başka doktor bakamaz mı?" dediler. Olayla ilgili Tgrt haber yayını.

• 19 Eylül günü İzmir'de Türk Tabipleri Birliği "YönetemiyorsunuzTükeniyoruz" dedi.

• Türk Tabipleri Birliği canlı yayında 6 Ay'ın değerlendirmesini yaptı. Raporun pdf'si.

Keçiören'de Linç

https://preview.redd.it/a3j4wt3zr9z51.jpg?width=640&format=pjpg&auto=webp&s=bb5c9218c1cab81391af9fc3222c3aa568c19ad4
• Covid-19 ile boğuşan Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki sağlık çalışanları, silahlı çatışmada yaralanan hastanın yakınları tarafından linç edilmeye çalışıldı.

EBA

• 6 Aylık bir hazırlık süreci, ve Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un "Dünyanın en iyi dijital eğitim altyapısını kuruyoruz.", "Uzaktan eğitimde dünyadaki 3-5 ülkeden bir tanesi Türkiye." demesine rağmen uzaktan eğitim sistemi EBA ilk günden çöktü. Milli Eğitim Bakanı sistemin çöküşünü “Bu olumlu bir haber” diyerek yorumladı. Nevşin Mengü'nün olayla ilgili tweeti. Olayların ardından Ziya Selçuk "Siber saldırı zannettik, meğer bizim öğrencilermiş" açıklamasında bulundu.

• İki Bilim Kurulu üyesi Covid-19’a yakalandı.

10351 yeni sağlıkçı göreve başladı.

• İzmir'de bir sağlıkçıyı boğazından kesici aletle yaralayan saldırgana 20 yıl indirimsiz hapis cezası uygulandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, Türk Tabipleri Birliği ziyaretinde bulundu. Basın toplantısından ufak bir kesit.

• AKP yönetimindeki Beykoz Belediyesi'nin covid-19 mücadelesi için açtığı ihaleyi 21 gün önceden açılmış bir şirket aldı.

Ruykat Aziz, Yaşam Boyu Onur Ödülü’nü tüm sağlık çalışanlarına ithaf etti.

• Sağlık Bakanlığı, salgında canı pahasına çalışan sağlıkçılara %16-50 arasında bir zam yapılırken, hastane din görevlilerine %100 zam yapılacağını açıkladı.

Trabzon'da görev yapan doktor, bir hasta yakını tarafından "Çocuklarını yetim bırakmak istemem..." sözleriyle telefonundan ölümle tehdit edildi.

• Bingöl’de 112 ekibi, hasta yakınları tarafından saldırıya uğradı.

• Ek ödemelerine kesinti uygulandığı için hak talebinde bulunan sağlık çalışanları olaydan 3 ay sonra ifade vermeye çağırıldılar.

• Maske uyarısında bulunan bir çocuk darp edildi.

_______________________________
Sağlık bakanlığı verilerine inanmak isterdim ama bu tür başlıklar çok fazla:
* Donanımhaber'deki covid ölümlerine dair iddia.
* 14 eylül 2020 sağlık bakanlığı covid rezaleti.
* Türk Tabipleri Birliği Konsey Başkanı Sinan Adıyaman, Sağlık Bakanlığı verilerin doğru olmadığına dair iddiası.
* Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Sağlık Bakanlığının verilerinin doğru olmadığını belirtti.
* Fahrettin Koca, belirti göstermeyen ama testi pozitif çıkan vakaların günlük açıklanan tabloda yer almadığını söyledi.
*2 ekim 2020 sağlık bakanlığı rezaleti.

Hatırlatmalar:
• Pandemi öncesinde hatırı sayılır vergi affı ile borçları silinen Bir çok şirket, geçekleştirilen "Biz Bize Yeteriz" bağış kampanyasına yardım yapılmadı.
• Her yıl ek bütçe isteyen, ve pandemi süresince somut bir destek sağlamayan, hatta Ayasofya'nın açılmasıyla salgını olumsuz yönde etkileyen diyanet işleri salgın süresince fonlanmaya devam edildi. Halbuki hizmetleri hayati önem arz etmeyen diyanet işlerin ödemeleri kısılabilir, ve şuanda ek bütçeye ihtiyaç duyan temel hizmet bölümü Sağlık Bakanlığına aktarılabilirdi. Böylece sağlık çalışanlarının ekipman eksiklikleri tamamlanmış olur, atanamayan sağlıkçılar atanarak hastahanelerdeki iş yoğunluğu insani seviyeye indirilebilirdi. Ama bu insanların çabalarına değer bir maaş artış dahil gözlenmedi.
Salgın başından beri 15.09.2020'ye kadar önlenebilir sebeplerden dolayı ne yazık ki 28 sağlıkçı ihmalsizliklere kurban gitti.

Salgın'dan dolayı istifa eden sağlık çalışanları için demediğini bırakmayanlar acaba asıl sorumluları da eleştirecek mi? Yoksa yine nefretini ölmek istemeyen, yalnızca yaşatmak isteyen sağlıkçılardan mı çıkartacaklar?
Listede referans aldığım Yılmaz Özdil'in yazısı.

40.000 karakter sınırından dolayı, başka bir post ile devam etmek zorundayım. Postun devam linki için.

Kronolojik sıraya göre postlar:
  1. Dünden bugüne Covid-19
  2. [Devam|Part II] Dünden bugüne Covid-19
  3. [Devam|Part III] Dünden bugüne Covid-19
  4. [Devam|Part IV] Dünden bugüne Covid-19
  5. [Devam|Part V] Dünden bugüne Covid-19
  6. [Devam|Part VI] Dünden bugüne Covid-19
submitted by ihatescho0l to svihs [link] [comments]

Kuran-ı Kerim'in Farklı Versiyonları

Değişmediği iddia edilen Kur'an'ın yaklaşık 20 küsür farklı ARAPÇA versiyonu bulunmakta, bu kitapların arasından küçük anlam farkları ve bazen ayet sayısı farkı var, bazıları yaygın olarak kullanılmakta bazıları farklı bölgelerde kullanılmakta. Bugün en yaygın kullanılan versiyon Hafs Kur'an-ı Kerim'i denilen ve bizim ülkemizde de kullanılan versiyonu, fakat özellikle Warsh Kur'an-ı Kerim'i Kuzey Afrikada kullanılıyor. Yaklaşık 20 küsür farklı versiyon olmakla beraber bu iki farklı Kur'an-ı Kerim arasındaki bazı farklar. Dikkatinizi çekiyorum farklar çeviri veya mealde değil, direkt olarak Arapça halinde. Hal böyleyken Müslüman arkadaşlara sormak istiyorum, hala bu kitabın kutsal ve Allah tarafından korunmuş olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Linke ek olarak Türkçe kaynak da eklemek istedim:
Hafs:Ali-İmran:133: ''wasaari'uu'' = ve koşun. Verş:Ali-İmran:133: ''saari'uu'' = koşun
Hafs:Maide:54: ''yartadda'' = geri dönmek. Verş:Maide:56: ''yartadid'' = geri dönmek. (Dikkatinizi çekerim burada aynı ayetler farklı numaralarda çünkü bazı versiyonlarda bazı ayetler birleşik veya ayrı)
Hafs:Enbiya:4: ''qaala'' = dedi Verş:Enbiya:4: ''qul'' = de
Hafs:Şems:15: ''walaayakhaafu'' = ve korkmaz. Verş:Şems:15: ''falaayakhaafu'' = ve korkmaz
Hafs:Bakara:58: ''nagfir'' = biz bağışlarız. Verş:Bakara:57:''yugfar'' = o bağışlar. (Burada da aynı ayet birleşme-ayrılma yüzünden farklı numaralara kaymış.)
Hafs:Bakara:140: ''taquluna'' = siz söylüyorsunuz. Verş:Bakara:139:''yaquluna'' = onlar söylüyorlar. (Yine kayma var.)
Hafs:Bakara:259:''nunshizuhaa'' = bir araya getirmek,inşa etmek(inşa ediyoruz Verş:Bakara:258:''nunshiruhaa'' = diriltmek,yeniden canlandırmak (Yine kayma var.)
Hafs:Ali-İmran:81:''ataytukum'' = size verdim.(Ben) Verş:Ali-İmran:80:''ataynakum'' = size verdik.(Biz) (Yine)
Hafs:Bakara:9:''yakhda'uuna'' = onlar aldatırlar.(Geniş Zaman) Verş:Bakara:8: ''yukhaadi'uuna'' onlar aldatıyorlar.(Şimdiki Zaman)
Müslüman arkadaşların bazı olası cevaplarını cevaplayayım:
1) Bunlar okunuş şekilleri. Kur'an-ı Kerim tektir ve aynıdır.
Hayır, doğru değil, bunlar Muhammed'in ölümünden sonra farklı imamların hatim ettiği ve farklı hatırladığı, farklı şekillerde yazıya geçirilmiş, yazılı Kur'an-ı Kerim'lerdir.
2) Bu versiyonlar basılı değil/kullanılmıyor.
Bu da yanlış çünkü Kuzey ve Batı Afrika'da (Yemen, Darfur vs.) bunlar zaten kullanılıyor. Yani bizim burada okuduğumuz Kur'an-ı Kerim ile Yemen'deki bir müslümanın okuduğu Kur'an-ı Kerim farklı kelimeler içeriyor.
3) Anlam aynı.
Anlam aynı veya benzer olabilir fakat eğer Allah'ın sözü birse ve Allah kendi sözünü (Kur'an-ı Kerim'i) koruyorsa (yani tek bir kelimesi bile değiştirilmediyse) farklı kelimeler içeren farklı Kur'an-ı Kerim'ler olmazdı. Ki çoğu yerde anlam da çok oynuyor, örneğin:
Hafs:Kasas:48:''sihraani'' = iki büyü (Ayet:İki büyü birbirini destekliyor). Verş:Kasas:48:''saahiraani'' = iki büyücü (Ayet:İki büyücü birbirlerini destekliyor).
İki büyücü mü iki büyü mü, hangisi?
Bakara 125. ayet :.
Hafs mushafında “vettehizu” :“ (siz) alın-edinin”.
Warsh mushafında ise “vettehazu” :“(onlar) aldılar-edindiler”
Bu ayette de anlam çok değişiyor.
submitted by alpkua to ToplumsalTartishma [link] [comments]

Faşizm ve Monarşi Türleri Üzerine

Faşizm ve monarşinin değişik türleri vardır bunlar dünyanın çeşitli dönemlerinde çıkmış ve uygulanmış yönetim biçimleridir.
-MONARŞİ-
Monarşi kendi içinde kabaca ikiye ayrılır elbette bu dallar içeri doğru açılırlar fakat kabaca 2 dalı vardır
•Antik Monarşi
Tüm toplumlar, tarihlerinin şu veya bu evresinde monarşiyi yaşamış ve ona kutsal bir nitelik vermiştir. Her eylemin bir ayin görünümüne büründüğü kalıcı bir dini ortam içinde yaşanılan bir dünyada, kral, ancak tanrının (İbranilerde) veya tanrıların seçtiği bir kişi, hatta mısır firavunları gibi tanrının kendisi de olabilirdi. Monarşilerin bu ağırlıklı dini niteliği bu yönetim biçiminin ortadan kalkmasından sonra bile varlığını korudu: Mesela, Atina'da demokratik dönem içinde, yargıç kral, sitenin tüm dini hayatını denetimi altında tutuyordu. Tanrılar ve insanlar arasında aracılık görevini üstlenen hükümdar, kendisini destekleyenlerin ve iktidarını kabul ettirmek için gerekli olan kişilerin gücünün, kendi iktidarını sınırladığını görüyordu. Mısır'da kral, defalarca rahiplerin engellemesiyle karşılaştı ve onlarla uzlaşmak zorunda kaldı; yine mikenai dönemi Yunanistan'ında krallık gücü, ayrıntılı ve bürokratik bir saray yönetimine dayanıyordu. Kral, aynı zamanda ordunun başıydı ve savaşlarda kendine eşlik eden savaşçılar sınıfını göz önünde bulundurmak zorundaydı. Monarşilerin en mutlak nitelik kazandığı ve en uzun süre varlığını koruduğu bölgeler, tarımın sulamaya dayandığı ve karmaşık bir örgütlenme gerektirdiğiyerlerdi (NilVadisi ve mezopotamya deltası). Atina, Sparta veya Roma gibi başka yerlerde, oligarşi kısa süre içinde kralın yetkisi yerine kendi yetkisini kabul ettirdi. Bununla birlikte, İskender'in fethi sonucunda, Yunanistan'da doğu monarşilerinin kutsal niteliğinden geniş ölçüde esinlenen bir monarşi türü ortaya çıktı.
•Modern Monarşi
Kıta Avrupası'nda monarşi, Fransız İhtilali'ne kadar sürmüştür. 1789 Fransız İhtilalinden günümüze kadar olan süreçte modern devlet anlayışının ikinci aşaması yaşanmıştır. Bu aşamada egemenlik topluma verilmiştir. Egemenliğin yetkilerinin sınırlı olarak kullanılması gerektiğinin düşünülmesi gibi gelişmelerin yaşanmasının ardından, mutlak egemenlikten farklı olarak sınırlı bir egemenlik ortaya çıkmıştır. Egemenliğin sınırlandırıldığı dönemin siyasal iktidar tipi ulus devlet olmuştur. Rönesans'ın etkisiyle 16. yy başlarından itibaren toplumların sosyal, ekonomik ve kültürel ölçüleri değişikliğe uğramaya başlamıştır. Bu dönemde kent uygarlığının gelişmesi ve açık ekonomi düzenine geçilmesiyle sermaye, ulusal alanda ağırlığını daha fazla duyurmuştu. Burjuvazi sınıfı, niteliğini değiştirme ve üretken bir sınıf olma yolunda ilerlemekteydi. Ticarete ve el sanatlarına dayalı sermaye, giderek artış göstermekteydi. Ticaret burjuvazisinin korunması gerektiğini düşünen dönemin kralları, ticareti içte ve dışta korumaya yönelik önlemler alma yoluna girdiler. Ekonomiye egemen olan burjuvazi sınıfı, tüm yetkilerin kralda toplanmasıyla kazancını her bakımdan garantiye alabilecekleri düşüncesini taşımaktaydılar. Ayrıca kilise de kralın yönetimine girdi ve yönetimdeki ağırlığı ciddi oranda bir kayba uğramış oldu. Burada krallığın burjuvazi sınıfıyla kolaylıkla uyuşmasının bir nedeni de soylularla olan ve kökleri tarihte çok eskilere dayanan bir anlaşmazlık içinde oluşlarıdır. Krallar ve soylular tüm tarih boyunca birbirlerinin yetkilerini sınırlandırmak için uğraş vermişlerdir. Bu iki taraf arasındaki çatışmanın bir örneği de Magna Carta olarak gösterilebilir. "Özgürlük" terimi burjuvazi sınıfının temel statüsü haline gelecektir. Yeni dönem hukuku, genellik ve kesinlik karakterine sahip "modern" bir hukuk olacaktır. Niccolò Machiavelli'ye göre; ahlakın kökenini toplum oluşturmaktadır. İnsanı evrensel bencil olarak tanımlamaktadır. Prensi ahlak dışı tutar ve toplumda düzeni sağlayacağına inanır. Ahlakın temel ilkesinin sevgi olduğu görüşündedir. Din, birleştirici olmalıdır. Bunun için de din, devlete bağlı durumda olmalıdır. Machiavelli, bu şekilde laikliği gerçekleştirmiş olur. Jean Bodin ise, vicdan özgürlüğünü savunur. Machiavelli ile ortak yönleri; dinsel hoşgörüyü ülkenin düzeni için bir araç olarak görüyor oluşudur. Bodin'e göre kral, Tanrının vekili konumundadır ve gücünü ondan alır. Farklı dinlerde insanların birbirlerine hoşgörüyle yaklaşımında din birliğinin sağlanabileceği görüşündedir. Thomas Hobbes da Machiavelli gibi kiliseyi devlete bağımlı kılar. Aslında hepsinin amacı; barış ve birliğin korunmasıdır. Fakat bu amaca, Bodin hoşgörüyle ulaşmayı amaçlarken Machiavelli ve Hobbes toplumu güderek ve zor kullanılarak bu ulaşmayı amaçlar. Üç düşünürün de benimseyip savunduğu yönetim biçimi mutlak egemenliktir. Üçü de görüşlerinde objektif ve tarihsel bir metot kullanmıştır.
Günümüzde monarşi ile yönetilen ülkelere:
▪︎Birleşik Krallık ▪︎Norveç ▪︎İsveç ▪︎Hollanda ▪︎Belçika ▪︎İspanya ▪︎Fas ▪︎Suudi Arabistan Krallığı ▪︎Omman Krallığı ▪︎Japonya Gibi ülkeker örnek gösterilebilir
-FAŞİZM-
Faşizm, ilk olarak İtalya'da Benito Mussolini tarafından oluşturulan, otoriter devlet üzerine kurulu bir radikal milliyetçi siyasi ideolojidir. İlkeleri ve öğretileri La dottrina del fascismo adı altında Giovanni Gentile tarafından yazılmıştır. Benito Mussolini'nin kurucusu olduğu Ulusal Faşist Parti'nin İtalya'da iktidara gelmesinin ardından, birçok milliyetçi ideolojiye örnek oldu. Benito Mussolini'nin sistemini örnek alarak doğan nasyonal sosyalizm ve falanjizm gibi akımlarla beraber faşizm iyice güçlenen bir ideoloji olmuştur.
İtalya'da kurulan ideolojinin orijinal versiyonu için İtalyan faşizmi sayfasına bakınız.
Milliyetçi işçi hareketlerinden ilham alan ilk faşist hareketler, İtalya'da I. Dünya Savaşı sıralarında; sol fikirleri, sağcı ve milliyetçi unsurlarla birleştirerek; komünizme, marksist sosyalizme, liberalizme, demokrasiye ve geleneksel sağcı muhafazakârlığa karşı olarak ortaya çıkmıştır. Faşizm, geleneksel siyasal yelpazede genelde aşırı sağa konulsa da, siyaset bilimciler tarafından bu tanımın yeterli olmadığı tartışılmıştır. Faşistler kendi uluslarını, ulusal camianın kitlesel seferberliğini teşvik eden totaliter bir devlet yoluyla bütünleştirmeyi amaçlarlar ve faşist ideolojiye uygun ilkelerle birlikte ulusu örgütlemeyi hedefleyen devrimci siyasal harekete önayak olan bir öncü partiye sahip olmayla nitelenirler. Liberalizme, demokrasiye, marksist sosyalizme ve komünizme muhalif faşist hareketler; devlete ihtiram, güçlü bir lidere bağlılık ve aşırı milliyetçilik ile militarizme verilen önem gibi ortak özelliklere sahiptir. Faşizm, siyasal şiddeti, savaşı ve emperyalizmi; ulusal ihyaya ulaşmak için bir araç olarak görür ve güçlü ulusların, daha güçsüz ulusların yerine geçerek topraklarını genişletmeye hakkı olduğunu ileri sürer. Faşizmi bir dünya görüşü olarak benimseyen İtalyan lider Benito Mussolini'nin 1922'de İtalya'da iktidara gelmesinin ardından, onun iktidarı döneminde, İtalya'da resmi ideoloji olarak yürütülmüştür. Kısa süre içerisinde genel anlamıyla baskıcı, otoriter rejim anlayışını betimler bir nitelemeye dönüşmüş ve nasyonal sosyalizm başta olmak üzere, anti-demokratik ve otoriter ideoloji ve yönetim sistemlerinin tamamına halk tarafından verilen genel bir isim halini almıştır. Kavramın kökeni Antik Roma yöneticilerinin geniş hükûmet yetkisini sembolize eden, ucunda balta bulunan bir çubuk demetinin adı olan Latince fasces sözcüğünden ileri gelir. Aynı simge daha sonraları Fransız Devrimi sırasında Aydınlanma anlamında, halkın elindeki devlet gücünü temsil etmek üzere kullanılmıştır. Söz konusu sembol birtakım değişikliklerle 1926 yılından itibaren İtalya'nın resmi devlet sembolü olmuştur. Sembolün üçlü anlamı, yani devlet gücü, halk mülkiyeti ve birliktelik Mussolini'nin propagandasında kullanılmıştır. Faşizm, baskıcı rejimleri tanımlamak için kullanılan genel bir terim olmadan önce, asıl olarak İtalyan milliyetçiliğini temsil eden bir ideoloji olarak ortaya atılmıştır. Ancak kendisiyle eş zamanlı olarak ortaya çıkan nasyonal sosyalizm ve falanjizm gibi akımlar da amaç ve uygulamalar bakımından bir İtalyan ideolojisi olan faşizme yakın oldukları için faşizme bağlı siyasî hareketler olarak tanınmışlardır. Aşırı milliyetçi ve anti-komünist bir hareketin İtalya dışında "faşist" olarak nitelenmesinin ilk örneği Avusturya'da görülmüştür. Avusturyalı anti-komünist aşırı milliyetçilerin ideolojisi Avusturya faşizmi (Austrofaschismus) olarak isimlendirilmiştir. Aynı zamanda, Almanya'da komünistler, nasyonal sosyalistleri kendi propagandaları gereğince "faşistler" (die Faschisten) olarak isimlendirmişlerdi. Bir rejimin faşist olarak nitelendirilebilmesi için, o rejimin ideolojisinin milliyetçi olması ve milletin varlık ve çıkarlarını her şeyin üstünde tutması gereklidir. Bu yönüyle halkçılığı da içermeli ve sadece zenginlerin veya işçilerin değil, milletin bütün fertlerinin refahını sağlamayı hedeflemelidir. Bu hedefe ulaşmak için ise ekonomi üzerinde sıkı bir devlet kontrolü uygulamak, işçi ücretlerinin yeterli olmasını sağlamak, keyfi işten çıkarmaları önlemek, hayat pahalılığının önüne geçmek için fiyat kontrolü uygulamak gibi önlemler uygulamak faşizmin politikalarındandır. Faşizm, sınıflar arasındaki çelişkileri ortadan kaldırmayı öngörür. Bu yönde devlet eliyle korporatif sendikalar kurulur ve işçi ile işveren arasında anlaşma sağlanır. Toplumdaki yoksul ve orta sınıfın ihtiyaçları devlet tarafından karşılanır; örneğin Almanya'da çıkan toprak yasasıyla köylülerin topraklarının ipotek yoluyla ellerinden alınmasının önüne geçilmiş ve fırsatçı sermayenin köylüyü sömürmesi engellenmiştir. Faşizmin amacı bir toplumu birlik-beraberlik, ulusal değerler, tarih bilinci, vatan-bayrak-devlet üçlemesi, halkçılık ve devletçilik gibi anlayışların altında bütünleştirmektir. Saldırgan milliyetçi olmakla birlikte -özellikle de nasyonal sosyalizmde- ırkçı boyutlara varabilmektedir. Milliyetçi veya ırkçı fikirlerin benimsenmesi ülkelere göre değişmektedir; örneğin İtalyan faşizminde "İtalyan vatandaşlığı" kavramı ön plandayken, Alman nasyonal sosyalizminde ise "Alman kanı taşıma" düşüncesi ön plandadır. Mussolini'nin doktrininde vatandaşlık kavramı vurgulanırken, Hitler'in doktrininde ise kan bağı vurgulanmaktadır. İtalyan faşizmi milliyetçidir, Alman nasyonal sosyalizmi ise ırkçıdır. Faşist yönetimlerin başa geçmesi Almanya'da demokrasiyle, İtalya'da hükümdarı tehdit etmekle (Roma'ya Yürüyüş), İspanya'da ise iç savaşın kazanılmasıyla gerçekleşmiştir. Tarihe baskıcı rejimler olarak geçen bu yönetimler, o yıllarda mevcut oldukları ülke halkının çoğu tarafından, özellikle de Almanya'da desteklenmişlerdir. 1922'de Benito Mussolini İtalya Kralı tarafından başbakan olarak atanmış, 1924 seçimleri sonucunda ise % 61.3 oy alarak Faşist Parti'nin iktidarda kalması kesinleşmiştir. Adolf Hitler Ocak 1933'te Almanya Cumhurbaşkanı tarafından şansölye (başbakan) olarak görevlendirilmiş, Mart 1933'te yapılan seçimlerin sonucunda Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi % 43.9 oy alarak iktidarda kalmıştır. II. Dünya Savaşı'nın sonunda -İspanya'daki hariç- faşist yönetimler devrilmiştir.
•Faşizm'in Özellikleri
İdeoloji ve amaçlar
Faşizmde toplumsal yaşamın tüm alanlarını kapsayan bir tek ideoloji bağlayıcı olarak ilan edilir. Gerek devlet gerekse de iktidarın dünya görüşüne göre ve lider ilkesine göre örgütlenir ve belirlenir. Basın ve yayın kuruluşlarının mevcut ideolojiye göre yayınlar yapması zorlanır. Hakim görüşe zıt düşünceler ve muhalif seslerin çıkması çeşitli baskı unsurlarıyla önlenir. Aykırı yayın yapanlar sansürlenir, kapatılır veya başka türlü yollarla engellenmeye çalışılır. Böylece hakim düşüncenin karşısına farklı düşüncelerin çıkmasının önüne geçilmiş olunur ve tek tip düşünce, toplumda baskın hale getirilir. Faşizmin boyutu, bu koşulların ne kadarının somut olarak uygulamaya geçirildiğiyle doğru orantılıdır.
Lider ilkesi: Bu ilkeye göre toplumsal yaşamın tüm alanlarını kapsayan bir tek ideoloji bağlayıcı olarak ilan edilir. Gerek devlet gerekse de yönetim dünya görüşüne göre ve lider ilkesine göre örgütlenir ve belirlenir. Aynı şekilde işletmelerde de patron ve işçi arasında işletme yöneticisinin iktidarına dayalı bir ilişki kabul edilir.
Milliyetçilik ve vatanseverlik: 19. yüzyıl boyunca yükselen milliyetçilik 20. yüzyılda çeşitli ve aşırı boyutlara varmıştı. Faşizmde milliyetçilik en ön plandadır ve temel ideolojidir. Vatanseverlik ve millî değerler her fırsatta vurgulanmaktadır.
Antisemitizm ve ırkçılık: İtalyan faşizminin özünde ırkçılık yoktur, milliyetçilik ve vatanseverlik vardır. Fakat Alman nasyonal sosyalizminde ise katı bir ırkçılık mevcuttur.
Popülizm, anti-komünizm ve anti-liberalizm: İtalyan faşizmi ve nasyonal sosyalizmde popülizm ön plandadır. Liberalizm tümüyle veya zararlı yönleriyle reddedilir. Korporatif ekonomi uygulamaya konur. Komünizm, faşizmin düşman ideolojisi kabul edilir. Bunun nedeni komünizmin faşizme ideolojik olarak ters düşmesidir.
Hukukun işlevselleştirilmesi.
Rejim karşıtlarının ve aşağı görülen halk gruplarının idam edilmeleri ve/veya öldürülmelerinin haklı görülmesi ve bir devlet politikası olarak yürütülmesi.
Bir ulusa, kültüre ya da “ırka” üye insanların toplumun geri kalanı üzerinde üstün oldukları iddiası. Bu yaklaşım aynı zamanda lider ilkesinde de ifadesini bulur. Belli bir kişi diğer herkesten ve topluluktan daha isabetli kararları alabilir durumdadır.
Otoriter iktidar biçimleri ve sıklıkla totaliter bir sistem. Totalitarizm Alman ve İtalyan faşizmlerinde ön plandayken, Avusturya faşizmi ve falanjizmde vurgulu değildir.
Sosyal Darwinizm: Daha çok nasyonal sosyalizmde görülür. En iyinin ayıklanması ve egemenliğine dayalı toplum anlayışı. Yani ari ırk, başka bir deyişle üstün ırk kavramının devlet yapısında ve toplumsal yapıda etkili olmasıdır.
Karşıtlar
Komünizm: Özellikle Sovyet Devrimi ve komünizmin Avrupa’ya yayılacağı korkusu faşist liderler tarafından sıklıkla liberal ve muhafazakâr gruplarla ittifak kurmak üzere dile getirilmiştir.
Liberalizm: Batılı ülkelerin sistemi liberalizm bir tehdit olarak algılanmıştır. Liberalizmin bireysel özgürlük anlayışı, faşizmin görüşü ile taban tabana zıttır. Faşizm bireylerin tamamen devlete bağlı ve devletin kontrolü altında olmasından yanadır. Ayrıca liberalizmin ortaya attığı kapitalizmi modeli reddedilir, ve kapitalizmin ortadan kaldırılmadığı orta yol korporatizm desteklenir.
Demokrasi: Demokrasi; çoğulculuk düşünceleri ile, devlet, ekonomi ve özel mülkiyet arasındaki ayrımda faşizmi önemli bir düşman olarak görür.
Muhafazakârlık: Faşist hareketler sıklıkla muhafazakâr özellikler taşısalar da kendilerini devrimci olarak gören faşistler muhafazakârlarda laik vitalizmin ve “yeni insan” düşüncesinin düşmanlarını görürler.
Şekilsel ve örgütsel özellikler
Devlet içinde ve yanında başka bir devlet olan silahlı gizli servisin merkezi önemi. Kendi taraftarlarının gözetim altında tutulması.
Militarizm: Ekonomik hayat da dâhil olmak üzere toplumsal hayatın militarize edilmesi. Militer kitle yürüyüşleri ve büyük gösteriler faşizmin en önemli görünüşleridir.
Bilimlerin taraflılık yasasının egemenliği altına alınması.
Kitle seferberliği, parti propagandası yoluyla toplumsal alanın ve kitle iletişim araçlarının tekelleşmesi çabası.
Toplumun sürekli kışkırtılması, devrimci ilan edilen konular lehine zorunlu coşkunluk.
Kolektivizm: Halkın kitle olarak anlaşılması. Mussolini’nin stato totalitario kavramından beri faşist anlayış özel yaşama kadar toplumsal hayatın her alanında hak iddia eder. Aile, çocuklarla halk birliğine katkı yapacak olan davadaşlık birliği olarak düşünülür.
Pasifizmin aşağılanması. Bunun yerine hareket adı altında militarizmin ve savaşın yüceltilmesi.
Politik karşıtın ortadan kaldırılması eğilimi. Faşizme göre karşıt düşmandır ve bir an önce yok edilmelidir. Bu söylem esas olarak kitlelerin faşist yönetime örgütlenmesi amacıyla kullanılır.
Parti milisleri. Paramiliter çeteler.
Estetikleştirme ve mistikleştirme. Özellikle ulusun kendi tarihine yönelik mistikleştirilmiş bir algı.
Yiğitliğe, kahramanlığa ve savaşçılığa vurgu. Ataerkil yapıların yüceltilmesi.
Gençliğin vurgulanması. Gençliğin dinamizminin savaş taraftarlığıyla ilişkilendirilmesi.
Kimi ülkelerde bir yandan monarşi ve ruhban sınıf önderliğine yönelik vurgu, ama diğer yandan dini unsurların yerini alan ilerleme ve teknoloji inancı.
Bu özellikler bazen milliyetçilik, militarizm ve şovenizmden oluşan "Üç Sütun Modeli" ile özetlenir. Ancak bu bir yandan da faşist ideolojilerin başka temel özelliklerinin göz ardı edilmesine yol açan bir indirgeme olarak eleştirilir. Faşist hareketler yaklaşık olarak bütün Avrupa ülkelerinde ve birçok Latin Amerika ülkesinde bulunur. İspanya İç Savaşı’nda (1936-1939) Francisco Franco yönetimindeki falanjlar İtalya ve Almanya desteği sonucu iktidara gelmişler ve 1975’e kadar iktidarlarını devam ettirmişlerdir. Portekiz'de António de Oliveira Salazar Estado Novo ile faşist bir rejim kurmuştur. Avusturya’da Almanya’yla birleşmeye karşı çıkan Avusturya faşizmi rejimi kurulmuştur. II. Dünya Savaşı sırasında Almanya Hırvatistan’daki Almanya Rejimi gibi birçok faşist harekete yardım etmiştir.
Ekonomi
Hem liberalizmi hem de komünizmi reddeden bir doktrin olan faşizmin ekonomi politikası korporatizm isimli sistemdir. Korporatizm, toplumu organizmacı bir gözle görmenin bir sonucu olarak her kesimin tüm faaliyetlerinin amacını dayanışma ve ortak çıkara indirgeyen politik bir yaklaşımdır. Tahmin edileceği gibi burada farklı kesimlerin farklılıkları ancak ortak çıkar ya da devletin faydası ekseninde okunduğu müddetçe yaşayabilir. En tipik örneği Mussolini dönemi İtalya uygulamasıdır. Korporatif ekonomi ile İtalya'daki işsizlik azalmış ve millî gelir yükselmiştir. İşçi ile işveren, emek ile sermaye gibi arasında sorunların bulunduğu ekonomik tarafların ve toplumsal sınıfların arasındaki problemleri faşist devlet uzlaşma yoluyla çözmeye çalışır. Örneğin İtalya'da devlet tarafından kurulan ve Faşist Parti'ye bağlı olan sendikalar yoluyla İtalyan emekçilerinin hakları savunulmuş ve sermayenin işçi sınıfını ezmesinin önüne geçilmiştir. Sermaye sahiplerinin toprak ağalığı yapması yasaklanarak her şey devlet gözetiminde tutulmuş, ülkenin emekçi sınıfı olan işçilerle sermayeyi elinde bulunduran işverenlerin dayanışma içinde bulunması sağlanmıştır. Faşist sistemde devlet her şeyden üstün olduğu için sermayeyi elinde bulunduran zengin iş adamları Faşist Parti mensuplarına söz geçiremiyor, böylelikle sermaye devletin oluyor; bu sermaye de halkın çıkarına kullanılıyordu. Faşist sistemin korporatist ekonomi politikaları sayesinde İtalyan halkı refaha kavuşmuş ve sınıflar arasındaki sorunlar ortadan kalkmıştır. Çünkü faşist yönetim belli bir sınıfı değil, tüm ülkenin çıkarlarını düşünen politikalar uyguluyordu. Faşizmin ekonomi politikası daha çok orta sınıf tarafından desteklenmiştir. 1933'ten itibaren Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin (NSDAP) idaresinde bulunmuş olan Almanya'da da İtalya'dakine benzer devletçi uygulamalar yürürlüğe konulmuştur. Tek parti olan NSDAP'ye bağlı sendikalar kurularak Alman emekçisinin hakları savunulmuştur. En büyük sendika kuruluşu Alman Emek Cephesi idi. Nasyonal sosyalistler, zengin Yahudi iş adamlarına karşı tavır alarak hem Alman emekçilerini korumaya çalışmış, hem de Alman sermaye sahiplerini Yahudilere karşı güçlü kılmak için çabalamıştır. Yahudilerin tüm haklarının alındığı Nürnberg Yasaları'nın çıkmasıyla birlikte Yahudi iş adamlarının şirketlerine devlet tarafından el konulmuştur. Yahudiler her türlü meslekten alıkonularak yerlerine işsiz Almanlar getirilmiş ve işsizlik hızla azalmaya başlamıştır. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi iktidara gelmeden önce % 15'i bulan işsizlik Hitler'in iktidar döneminde % 0'a kadar inmiştir.
Kaynakça:
-https://www.google.com/url?sa=t&source=web&rct=j&url=https://en.m.wikipedia.org/wiki/Fascism&ved=2ahUKEwiEv5bVg6PsAhUPxYUKHWKPDzcQFjAAegQIBBAB&usg=AOvVaw0HIctDKg0QEsh2HI1lOpuu&cshid=1602092566633
-https://www.google.com/url?sa=t&source=web&rct=j&url=https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Monar%25C5%259Fi&ved=2ahUKEwjpi-yJhKPsAhUMdxoKHYIHCNoQFjAAegQIAxAB&usg=AOvVaw2qOLlSpD4O9y3ZKHTmUST8
submitted by Doctor37141 to AnotherCity [link] [comments]

Reddit'te olası gelecekteki "AK Troll" tedirginliği üzerine bir sohbet: Sakin olun.

İyi günler Turkey,
Bu uzun fakat keyifli bir yazı olacak, okunması 15 dakika sürer. İki bardak çay yeterli.

Öncelikle, konu hakkında bilgi sahibi olmayan insanların günler öncesinde derlediğim bu post'a bakabilir:
A Compilation of Turkish Pro-Government and Pro-Opposition News Agencies: In regards to Pro-Government Troll Accounts and How they operate and spread misinformation
Arada sırada bu topluluğa derleme sunan kullanıcılar arasındayım. Amatör olarak tarih ve data araştırmaları yapıp, konu hakkında bilgi sahibi olamayan insanların karmaşık bilgi ve perspektifleri hızlıca kavrayabilmeleri açısından paylaşımda bulunuyorum. Bir amatörüm, ancak çalışmalarımın bir faydası var ise ne mutlu bana.

Daha önceki çalışmalarım birkaçı şunlardır.
(Yabancıların da okuyabilmesi açısından İngilizce dilindedir) :
Data Derlemesi - 5 ayrı konuda, Türkiye ve Suriyeli Mülteci Krizine dair
Türk perspektifini anlamak üzerine, kaynaklarıyla birlikte Türkiyede PKK eylemlerinin derlemesi

Dile getirmek istediğim konu, Reddit platformu, diğer Sosyal medya platformları ile kıyaslayınca (Facebook ve Twitter'a göre) çok daha özgür ve yapıcı eleştiriye açık tartışmaların sağlandığı bir platformdur. Kaynakçası belirtilmeyen her bir iddianın sorgulunabilirliği vardır.
CHP İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Reddit hesabının var olması ile birlikte, Reddit'e dair ilginin oluşucağını, ve de bu ilgiden AK Trollerin faydalanmak istediği konusunda bir düşünce var topluluğmuzda.
AK Trollerin buradaki özgür konuşma, yorum yapabilme ve somut düşünme platformumuzun elimizden alabileceklerini düşünenler var. Kaygılarını anlayabiliyorum. Burada yapabildiğimiz tartışmaları ve platformu kaybetmek istemiyoruz.
Objektif olarak, AK Troller bunu başaramaz, ancak kendi içlerinde bunu yapabilirler. Reddit platformu, yalnızca tek bir ülkenin gündemi çerçevesinde şekilenen bir Sosyal medya platformu değil. Bütün dünya kullanıcılarına açıktır.

AK Troll'lerin konu ile ilgisinin ne olduğuna geçmeden önce, Reddit'in bir topluluk olarak nasıl çalıştığını bilmek lazım.

Reddit aslında birçok alt topluluklardan (subredditler) oluşan bir sitedir. Hepsinin ilgili konu başlıkları vardır. Turkey bunlardan bir tanesidir.
Hepsininde, kendi bünyesince uyulması gerekli kuralları ve bu kuralların uygulanmasını sağlayan bir topluluk ve Moderatörler vardır. Bir Teknoloji subredditinde yağlı boya paylaşımı yapamazsınız. Her konunun, mizahın veya düşüncenin bir subredditi vardır.
Ancak yeri geldiği zaman, Reddit, platformunda bulundurmuş olduğu tüm subredditleri kontrol edemediği gibi bu bazı subredditler bir "Echo chamber)" dediğimiz "Yankı odasına" dönüşebiliyor.

"Yankı Odası" tabiri;
Özetçe: "Körler sağırlar birbirini ağırlar" deyimi ile açıklayabiliriz.
Somut bir örnek vermek gerekirse, "Sino" topluluk subredditini örnek verebiliriz.
Sino subredditi, Çin Halk Cumhurriyetine lehine olumlu paylaşımlar yapıp--dış dünyanın "algılarını" ve de "komplolarını yıkmayı" hedefleyen bir topluluktur. Bunun çerçevesinde oluşmuş bir subreddit olup buna göre işleyen bir topluluktur.
Bu verdiğim bir örneği desteklemek amacında, şu postu paylaşmak istiyorum:
ARATIN: Sino in a nutshell ladies and gentleman, proving none of them actually live in china
  1. Bu paylaşımda bahsi geçen iddia: 1,3 Milyar nüfusu olan Çin Halk Cumhurriyetinde evsizliğin olmadığı, var ise gözde görülemeyecek kadar az bir sayıda olduğu savunuluyor.
  2. Oysaki, Çin'de yaşayan bir kullanıcı bunun aksini iddia ediyor, "ben bir dışarı çıksam bir kaç dakika içerisinde 4-5 tane evsiz bulabilirim" diye konuşup, elinde "Sino" ve o günün tarihini yazan bir not tutup evsizleri gösteriyor. Tam da dediği kadar evsiz bulmuş.
  3. Bunun üzerine bu kullanıcı Sino Subredditinde banlanılıyor. (Erişimi kalıcı bir halde engelleniyor.)
Ayrıca, banlanmak üzere, Sino topluluk moderatöründen aldığı yanıt şu şekildedir:
"Çin'in gelişimi ile Tinanmen Meydanı koruma altındadır. Xinjiang'daki Anti-Terör sistemi çalışmaktadır. Hong Kong'daki sonuç 1997'den itibaren hep aynı, ister isyancılar olsun veya olmasın. İstemesen de bu bir gerçektir. Bu konu hakkında HİÇ BİR ŞEY YAPAMAZSIN. Git "Westerner" subredditinde ağla."
+(Artı, Amerika Birleşik Devletlerini kötüleyen, Çin'i yüceltmeye yönelik nitelikte 5 ayrı cümle paylaşıyor.)
KONU DIŞI AYRI BİR NOT: Tiananmen Meydan Katliamı ile ilgi bir belgesel
Sonuç olarak, Sino topluluğunda savundukları retorik dışında bir konuyu tartışamazsınız.

***

Peki, bunun bizim AK Troll tehlikesi ile ne bağlantısı var?

AK Troller, Facebook ve Twitter'da topluca yaydığı sansasyonel haberleri ve iddiaları bir ihtimal Reddit'de de yayıp, tekrar bir "Yankı odası" yapmayı hedeflemektedirler.
Gelelim, bizi endişelendiren iddiaları konuşalım:

"AK Troller, Reddit'te Türkiye aleyhine olumlu olumsuz, yalan propagandalar yapacak"

Çin kadar engin propagandaları ve propaganda kaynakları yok. Kaldı ki, Batı'nın büyük bir çoğunluğu Türkiye'deki medyanın özgür olmadığının bilincinde. Bir yabancının "REİSSSSS 2023" diye paylaşım yapan olası hesaplarının inandırıcı bulabileceğini sanmıyorum.
Çin, Batı Medyası ve sermayesinde güç bulundurabilmesine rağmen sözü halen eleştirilebiliyor ise; Türkiye dışında hiç bir güç bulunduramayan AK Trollerin başarılı olması mucize olur ve de bunun akademik bir çerçevede incellenmesi gerekir.

"AK Troller, Türkleri daha kötü bir yönde temsil edecek"

Erdoğancı tayfası (özellikle "Gurbetçi" Erdoğancılar) zaten, haberdar ve aklı başında olan bir insan için Türkleri temsil etmiyor.
Türkleri <> etseler bile, hitap ettikleri kitle zaten Türklerden nefret eden, Türkleri tanımak isteyemen bir kitledir. Al bir bağnazı, vur ötekine.
Kaygınızı anlabiliyorum, ancak işin aslına bakacak olursak değişen pek bir şey yok.
Bizim yalnızca onlardan farklı olduğumuzu, kendimizi en iyi halimizle temsil etmemiz yeterli. Nefret, nefretten besleniyor. Yangın'a körükle gitmeyelim.
KALDI Kİ, bugünden 7 ay öncesinde, popüler subredditlerde "feminist guerrilla freedom fighter" olan PYD/YPG <> fotoğrafları düzenli bir şekilde paylaşılıp Türkiye ve Türklere "masum Kürt halkının tümüne yeniden soykırım yapıyorlar" diye karalamayı çalışıyordu.
Şimdi ise bu sözde hümanist ilgi yok denecek kadar az. Sansasyonel bir şişirme çabasıydı, şimdi söndü.

"AK Troller, zamanla istila edip, burayı kendi mekanını dönüştürüp buradan insanları maniple ederler"

Burası esnek kuralları olan Facebook, Twitter veya Ekşisözlük değil. Facebook'a ve Twitter'a göre bir "Yankı Odası" oluşturmak o kadar kolay değil.
Arkasında bir destek, bir kaynak veya bir düşünce olmadıkça paylaşımları sözü geçmiyor bu platformda. (Propaganda pekala mümkündür, ancak bir algı+kamuoyu desteği+devamlı aleyhine fikirbirliği oluşması gerekir.) Upvote/Downvote ve yorumlar ile bu kısmen mümkündür. Ancak bir AK Troll'ün, banlanmadan propagandasını yapabilmesi mümkün değildir.
Yazımdan alıntı yapmam gerekirse, işleyeceği konular şunlar:
  • Türk gururu ve çarpıtılmış bir Türk Milliyetçiliği.
  • İslami pürizm, Radikal İslamcılık.
  • “BİZ, temizler, saf ve çalışkanlar” düşüncesi X “ONLAR, şer, hainler, terröristler” düşüncesi
  • Türkiye Cumhuriyeti tarihi süresince gerçekleşmiş olaylar hakkında fırsatçı çarpıtmalar.
  • Batı-Karşıtı söylemler, ister yarı-doğru ister tamamen uydurma olsun.
  • Sorumluluk ve suçu muhalefete ve/veya yabancı bir ülkeye yüklemek.
  • Muhalefeti “şeytanlaştırmak”.
  • AKP ve sözde AKP “başarımlarını” yüceltmek.
Hedef göstermeden, şiddete teşvik etmeden, yalan söylemeden bunu yapamazlar. Deneyebilirler, ama bir tek Moderatörler değil topluluğun kendisi bile buna engel olur.
AK Troller "milli" duygulara yönelik propaganda yapar. Vermek istedikleri mesaj bu platformda zaten kabul görmeyen mesajlardır.

"Reddit Türkiye'de yasaklanır bu gidişle"

Bu mümkün, fakat aşılabilir. VPN servisleri, IP saklayan/değiştiren İnternet Tarayıcıları yeterlidir. Ülkemizde ilk defa bir site yasaklanmıyor sonuçta.

"Tartışmaların değerini yitirmeye neden olacaklar ve platformun kalitesi kaybolacak"

Platformun kalitesini belirleyen üç husus vardır.
  1. Düzgün kurallar, ve bu kuralları sağlayan moderatörler.
  2. İyi niyetle ve çaba sarf edilmiş paylaşımlar.
  3. Paylaşımların insan zihninde yaratığı düşünce ve sonuç.
AK Troller olası bir istila yapmaya kalksalar bile bir süre gürültü yapacaklar en fazla.

***

Özetçe, sakin olun.

Biz hiç bir yere gitmiyoruz, sadece muhtemelen birazcık daha büyüyeceğiz. Ancak, bizim topluluk olarak bize düşen olası sorumluluk, kaliteli paylaşımlar yapmaktır. Bir birimizi yapıcı bir yönde eleştirmektir. Moderatörler zaten ellerinden gelenini yapıyorlar.
Kendinizi eğitin, öğrendiklerinizi paylaşın, eleştirel bakalım olaylara. AK Troll zaten bunu engellemek istiyor.
Bırakın, geleceklerse gelsinler. Fikrimce, ya dikkate almayın, ya da çırpınışlarından eğlence çıkarın kendinize.

Sevgilerimle, sabrınız için teşekkür ederim.
submitted by Xanixiano to Turkey [link] [comments]

Kazimierz Łyszczyński

Kazimierz Łyszczyński

Kazimierz Łyszczyński
Kazimierz Łyszczyński (4 Mart 1634, Brest - 30 Mart 1689, Varşova),[1] ateist olduğu için 1689'da başı kesilerek idam edilmiş bir Leh asilzade, filozof ve asker.[2][3]
Cizvit Tarikatına katılıp sekiz yıl felsefe okudu, sonra tarikattan ayrıldı[4] ve ardından Cizvitlere karşı mülklerle ilgili açılmış tüzel davalara bakan bir podsędek (tedarik hakimi) oldu. Ayrıca Sejm'in (Lehistan-Litvanya Birliği'nin parlamentosu) bir üyesiydi.[4] De non-existentia Dei ("Tanrı'nın yokluğu üzerine") adında bir tez yazdı ve daha sonra ateizm suçlamasıyla idam edildi. İdamından sonra, cesedi şehir sınırlarının ötesine taşındı ve yakıldı.
De non-existentia Dei
Łyszczyński'nin tezinin konusu Tanrı'nın var olmadığı ve dinlerin insan icadı olduğuydu.[5] Polonya'nın ateizmi savunan ilk felsefi eseri olma özelliğini taşıyan bu tez bir el yazmasıydı ve Łyszczyński 1674'ten beri bunun üzerinde çalışıyordu, bir kopyası Jan Kazimierz Brzoska adlı borçlusu tarafından çalındı ve mahkemeye sunuldu.[6] Tez metninin çok büyük bir kısmı Sejm tarafından yok edildi ve geriye aşağıdaki alıntılar kaldı:
I – size yalvarıyoruz, ey ilahiyatçılar, Tanrınız için, imkansız olanı ona atfettiğinizde -ki karakteristikleri ve nitelikleri birbiriyle çelişir- bu şekilde aklın ışığını söndürmüyor musunuz, güneşi bu dünyadan mahrum etmiyor musunuz, Tanrınızı gökten aşağı çekmiyor musunuz.
II – İnsan, Tanrı'nın yaratıcısıdır ve Tanrı, bir insan kavramı ve yaratımıdır. Dolayısıyla insanlar Tanrı'nın mimarları ve mühendisleridir ve Tanrı gerçek bir varlık değil yalnızca zihinde var olan bir varlıktır; doğası gereği kimeriktir[n 1] çünkü Tanrı ve Kimera aynı şeydir.
III – Din dinsizler tarafından icat edildi, bu nedenle Tanrı var olmasa da ibadet edebilirlerdi. Dindarlık dindar olmayanlarca takdim edildi. Tanrı korkusu korkmayanlarca yayıldı ki bu sayede insanlar sonunda onlardan korktu. Sofuluk insanın bir tasarımıdır. İster mantıksal ister felsefi olsun, Tanrı'nın gerçeğini öğretmesiyle övünen doktrin yanlıştır ve tam tersine, yanlış olarak kınanan en doğru olanıdır.
IV – basit halk daha açıkgözlüler tarafından kendi istibdatları için Tanrı yalanıyla kandırılır; buna karşılık aynı istibdat halk tarafından bir şekilde korunurken bilge onları gerçek aracılığıyla özgür kılmak isterse çok sayıda insan tarafından bastırılır.
V – bununla birlikte, böyle bir mantık gereği bizde[n 2] ve başkasında[n 3] ilahi vahyin doğruluğunu garantileyen bir deneyim yaşamayız. Maalesef eğer bizde mevcut olsaydı, herkes onları kabul etmek zorunda kalacaktı ve kimsenin hiçbir şüphesi olmayacaktı ve kimse Musa'nın Yazıları ve İncillere karşı çıkmayacaktı -ki doğru değil- ve Muhammed vb. kişilerin farklı cemaatleri ve onların takipçileri olmayacaktı. Böyle bir gereklilik bilinmemektedir ve sadece şüpheler yoktur ancak vahyi reddedenler de vardır ve aptal değil bilge adamlardır, kim uygun bir mantıkla neyi ispatlar ki? Tam tersine, burada da kanıtladıklarımı. Sonuç olarak, Tanrı yoktur.
Notlar
1. "Kimerik" kuruntu, asılsız, saçma, boş demektir.
2. Katolikleri kastediyor.
3. Katolik olmayanları kastediyor.

Kaynakça
  1. ^ Nowicki, Andrzej. "Kazimierz Łyszczyński 1634–1689". Racjonalista.pl (Lehçe). 11 April 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Eylül 2019.
  2. ^ Aleksander Gieysztor, et al. 1979, History of Poland, s. 261: Litvanyalı bir asilzade, Kazimierz Lyszczynski, bile iddia edilen ya da gerçek ateizmi yüzünden kellesini yitirdi (1689).
  3. ^ Jerzy Kłoczowski, 2000, A History of Polish Christianity, s. 155: En meşhur bölüm, 1689'da Sejm mahkemesi tarafından ateizmle suçlanan bir asilzade olan Kazimierz Lyszczynski'nin ölüme mahkûm edilmesiydi.
  4. ^ a b Theo Mechtenberg (3 Şubat 2015). "Atheistische Bewegung im katholischen Polen" (PDF). Polen-Analysen (Almanca). Deutsches Polen-Institut. 2 Eylül 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Eylül 2019.
  5. ^ ATHEISM 2 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Polskie Towarzystwo Tomasza z Akwinu, s. 17
  6. ^ Janusz Tazbir, 1966, Historia Kościoła Katolickiego w Polsce. 1460–1795

Dış bağlantılar


https://tr.wikipedia.org/wiki/Kazimierz_%C5%81yszczy%C5%84ski
submitted by karanotlar to u/karanotlar [link] [comments]

iddia wiki video

UFO VE UZAYLI GERÇEĞİ (Area 51 ya da 51. Bölge) - YouTube CEHALET BÜYÜK LÜKS ! HER ŞEYİ BİLİYORSUN... - YouTube Bu İndigo Çocuk Marstan Geldiğini İddia Etti ve Tüm ... Six Sigma Films - YouTube HD Midoriya, Todoroki and Iida vs Hero Killer Stain Full ... Uzaylıları Gördüğünü İddia Eden Seyirci Herkesi Şaşırttı ... Terraria, but it's Expert Hardmode immediately - YouTube Todoroki,Midoriya and Iida vs Stain Full fight Subbed ... INDIA First Impressions! - YouTube

Doraemon in India refers to the Indian English, Hindi, Tamil, and Telugu adaptation of the Doraemon series in India. The license, along with Crayon Shin-chan, are held only by Spacetoon in India. 1 Manga 2 Anime 2.1 1979 anime 2.2 2005 anime 3 Music 4 Films 5 Hindi Voice Cast 6 Trivia Despite the series' high popularity in India, the manga hasn't yet to be released there, because the anime India is het grootste land op het zuid-Aziatische subcontinent en deelt grenzen met Pakistan in het westen, China en Nepal in het noorden, Bhutan in het noordoosten, en Bangladesh en Myanmar in het oosten. Sri Lanka, de Maldiven en Indonesië liggen ten zuidoosten in de Indische Oceaan. Het is het op 7 na grootste land ter wereld qua oppervlakte en met meer dan 1 miljard inwoners is het het India – an influential nation in South Asia,also known as the Asian tiger is home to the world’s second largest population. It is a country of bulk variety, arguably the most sundry nation in the world, whether it concerns religious, cultural, or ethnic diversity. It operates the world’s most vigorous democratic republic, and has had a key voice in global affairs since its "creation Anyone can contribute to the wiki. If you want to become a contributor please register (though you can also edit anonymously), and check out the work needed page. If you spot anything in need of improvement, don't hesitate to make an edit. If you plan on making any major changes it is recommended you read the style guidelines first. INDIA WIKI! THE NUMBER ONE PLACE ON FANDOM ABOUT INDIA STATES AND TERRITORIES • PEOPLE • FREEDOM STRUGGLES • BHARAT RATNA RECIPIENTS • ALL ARTICLES. India is one of the largest countries by geographical area, India is also world's largest democratic & second-most populous country with over 1.2 billion people. India Mapping Project, the home of India on the OpenStreetMap wiki. Hello! Welcome to the project for mapping efforts in India! You can find here national events, ongoing projects, map status and mapping guidelines, as well as links to other pages directly related to the mapping of India. You may also find a list of contacts and mappers involved with the OpenStreetMap community in India. India (Hindi: Bhārat), officially the Republic of India (Hindi: Bhārat Gaṇarājya), is the seventh largest country by area in the world and with more than 1.2 billion people the second-most populous after China.India is considered as a threshold country, because its economy is extremely growing since the 90's. Nonetheless, more than 500 million people in India suffer prom poverty. 1 History 2 Politics 3 Military 3.1 Army 3.2 Navy 3.3 Air Force 4 Foreign Relations 5 Economy 6 Culture 7 See also Following the British losses in the Great War, forces in India were too depleted to deal with a surge of protests - largely by disparate nationalist and socialist groups who saw an opportunity. The unrest was enough that the British government elected to not pass the Government of Wikimedia Wikimeet India 2021 is an online wiki-event by A2K to be conducted from 19 – 21 February 2021 during the occasion of International Mother Language Day.This will be an entirely online wiki-event with different components such as online workshops, presentations, discussions, etc. (the exact schedule is to be prepared gradually and will be presented around a month before the actual India is een land in Azië en ligt aan de Indische Oceaan.. Na China wonen de meeste mensen van de hele wereld in India. India is 79 keer groter dan Nederland.De hoofdstad van India is New Delhi.Andere grote steden zijn Calcutta, Madras, Poona en Mumbai (ook wel Bombay) Het heilige dier van India is de koe.Maar er worden ook apen en slangen vereerd in India.

iddia wiki top

[index] [2388] [4759] [6826] [7267] [8828] [9511] [7305] [500] [459] [7183]

UFO VE UZAYLI GERÇEĞİ (Area 51 ya da 51. Bölge) - YouTube

Six Sigma Films is top platform for best Indian short films, love stories, comedies, thrillers & award winning short movies from talented directors in Hindi ... Bu dizi ve çok daha fazlası puhutv'de → https://puhutv.com/hayat-bazen-tatlidir-detay?utm_medium=referral&utm_source=youtube&utm_campaign=hayat_bazen_tatlidi... Ufo ve uzaylı gerçeği hakkında çektiğimiz bu video1947 senesinde Roswell’e düştüğü iddia edilen UFO’dan elde edilen teknolojilerin geliştirildiği, elde edile... 3 Adam'ın seyircileri arasında uzaylıları 19 yaşındayken gördüğünü söyleyen Bayram Yıkılgan herkesi şoke etti. İşte o hikaye ve uzaylıların ... stain des!!! About Press Copyright Contact us Creators Advertise Developers Terms Privacy Policy & Safety How YouTube works Test new features Press Copyright Contact us Creators ... Bu İndigo Çocuk Marstan Geldiğini İddia Etti ve Tüm Dünyayı UYARDI... Önceki yaşamında Mars'ta yaşadığını ve boyunun 7 metre olduğunu iddia eden Rus Boriska ... Ever wondered how hard (or easy) it is to start the fresh Terraria run in Expert Hardmode world? There you go: for science I have abandoned humanity and brou... Destek Olmak İçin http://bit.ly/cuneytozdemirdestek—Prens Harry ve eşi Meghan, İngiliz magazin basının baskısına dayanamadılar MEGXİT olup gittiler ... My first few days in India and my first thoughts on what I have seen so far! This place is like nowhere else that I have ever been...BEST VPN https://www.exp...

iddia wiki

Copyright © 2024 casinos.playrealmoneybestgame.xyz